Ve Hasret...
Ve Hasret…
Sen ki; her gecenin ardından gelip, Hülyama kasteden sabah gibisin... Leylâ’nın efsunlu yurdundan gelip, Kays’ı Mecnûn eden bir ah gibisin... Senden kurtulmaya yeter mi gücüm, Senmişsin müebbet yediğim suçum, Her nefes seninle dolarken içim, Kerem’i kül eden nigâh gibisin… Kimi dem Ferhad’ı yıktı siretin, Kimi dem Züleyhâ oldu suretin, Yırtıp gömleğini hüsn-i iffetin, Ol Yusûf’a bühtân günah gibisin… Anladım kaçış yok senin ilinden, Bülbül neler çekti gonca gülünden, Her hüznün ertesi firkât el’inden, Gönlüme doğrulan silah gibisin… Ben ki; biçareyim senin karşında, Sat beni bir pula zevâl çarşında, Gezdirirken kölem deyip arşında, Anladım; bahtımda siyah gibisin… Ararken yıllardır sendeki beni, Ateşten ateşe attın bu teni, Aynada görünce ansızın seni, Dilimden kurtulan eyvah gibisin… Yad ettin dostumu arkadaşımı, Cüybâra çevirdin gözüm yaşını, Yalnızlık dikerken mezar taşımı, Sonsuzluğa giden ervah gibisin… Yusuf Mescioğlu Yirmibeşaralıkikibinonbir. |
Bülbül neler çekti gonca gülünden,
Her hüznün ertesi firkât el’inden,
Gönlüme doğrulan silah gibisin…
Ben ki; biçareyim senin karşında,
Sat beni bir pula zevâl çarşında,
Gezdirirken kölem deyip arşında,
Anladım; bahtımda siyah gibisin…
Ararken yıllardır sendeki beni,
Ateşten ateşe attın bu teni,
Aynada görünce ansızın seni,
Dilimden kurtulan eyvah gibisin…
Yad ettin dostumu arkadaşımı,
Cüybâra çevirdin gözüm yaşını,
Yalnızlık dikerken mezar taşımı,
Sonsuzluğa giden ervah gibisin…
gönlüne kalemine sağlık