Aydınlıksızlık
“Ben güneşi terk edenlerdenim”
Bir vardı hayaller, hiç yoktu aslında, İki kimsesiz gülücük kadar anlamsızdı, Kâh kafa tutardı imkansıza, Kah terk ederdi gözü yaşlı uyanışları, Gözü kapalı aşklara… Erişilmişin memnuniyeti; yorganımızda unutulmuş bir sıcaklık Eksik yanlarımızın sızıntısında yamanmış avuntularımız Sonra birde geceye kokusu sinmiş o sinsi karanlıksızlık… “Karanlığıma engel alev gözlerin” Öfkeyle sevişilmiş gecelerin, yalnızlık sevdalısı sabahına ne demeli Ya da hiç anımsar mısın, nede çok severdi düşlerim, güldürüşlerini…? “Ya vardı gülüşler, hiç olmadı mı yoksa, Bir başka dünya mı kaçmıştı aynamıza Ne de iklimsiz bir aşk’ı gebe bırakmıştık yarına…” Aslında, geceye sevdalanmanın bahanesiydi gözlerin Bütün aydınlıkları içimde toplayan bir aldanış… “Ben güneşi terk etmiştim” (yada ben öyle kanmıştım) Sonra sen, beni benden etmiştin, Anlımın teri, gönlünün terk edilmiş kumsallarında… Henüz gecenin erken bir saatiydi İsimlerini fısıldamak için çocuklarımıza… İki kulaçtır atmıştım ki kollarında, Demeye kalmadan kaybolmak sevdalaşmıştı sularında…. Ya aldanmaktı zamana ayrılıklar, Ya da iyi birer yalancıydı, bütün göçmen masalcılar… Biz aydınlanırken, günaha memnu gecelerde, (kanarken ayın şavkına) Masallar günümüzden yarınımızı, Umudumuzdan da güneşimizi çaldılar… |