Gökkuşağını getiren kadın...
Önce o konuşsun:
"Çağırsaydın gelirdim.. Kalem ucundaki sözcüklerimi de Alırdım tüm satırlardan, Kırardım özlemi yazan tüm şiirlerimi. Çağırsaydın gelirdim.. Yağmur sonrası açan güneşi, Ilık bir yazın aydınlık gecesi, Gözlerimde yansırdı. Olmaz mı..? Olurdu.." "Satırbaşı kafelerde oturdum sabahlara kadar Acaba dinecek miydi sabah olunca bu savaş Gün doğumuyla ben de doğacak mıydım yeniden Bilmiyordum Tek bildiğim Biten ve bitmesi gerekendi. Ağırdı sözcükler" "İsyanlarımız buz tutmuş çığlar deviriyordu. İşte göz göre göre oradaydın biliyorum, İşte göz göre göre yok oluyordun. Aslında hiç olmaktı bu, bir hiç, Kavgasını dindiremedik nedense. Sözler kurşunluyordu tümden sevgileri". "Benim esir rüzgarlarım var saçlarımda dalgalanan Bulutlarım var Akşamdan kalma yorgun düşüncelerime öbeklenen Islanırken yeryüzü" "Dur k o n u ş m a..! Suskunluğunu bozma Hoşçakal demenin tam sırası Sen orada Ben burada Beklemeyi unutacağız Hasretmiş sevmekmiş Onlarda ne ki Eğer varsa Onları da unutacağız." Ve şimdi ben: "Ayışığında yürürken bir gece kumsalda, Yalnız olmadığımı farkettim, Genç bir kız vardı arkamda, Kristal düşler çiziyordu denize, parmaklarıyla... Ona ne aradığını sordum orada, "Işığı..." dedi ve gülümsedi, Bana gökyüzünü gösterdi, "Bak!" dedi "Görüyor musun?" Gözlerim kamaşmıştı göremedim, O an anladım bunu herkesin yapamayacağını, Kimse kalbini böylesine billurlaştırıp, Kelimelere böylesine sihir katamazdı... Kaybolmuştu dönüp baktığımda arkama, Bilmiyordum bir daha nerede bulurdum, Daha sonralarıda gezdim çok o kumsallarda, Cennet bahçelerinde rastlamaktır ona son umudum... Ben mi geç kaldım yoksa o mu gelmişti erken? Şu renksiz hayatıma gökkuşağını getiren kadın, Ve yaşam bir nehir gibi akıp giderken, Bil ki sayfalarımdan hiç mi hiç silinmeyecek adın..." "Katre’ye" 30/09/2007 |