BEYLERBEYİ sARAYINI GEZİNTİ
tattıkça ruhum
bir sarayın kokusunu kuşanıyorum zamanı kalbine dönmek için zamanın bir tünelden geçiyorum sevgiliye kavuşur gibi tünelin sonundaki ışık tuğlalarını sayıyor gözlerim dokunuyorum bir bir hiç eskimemiş yüzyıln sesleriyle tanışıyorum taşın soluklarına mermerin gülümseyen yüzüne rastlıyorum nasıl buluyorum huzuru yeşil bahçesinden iniyorum tertemiz duygular toplayarak uzun ince tünelin esrarlı kalbinden bir sarayın merdivenlerine konuyorum boğazın maviş rüzgarı giriyor bahçeye açılan her penceresinden bir yanı mavi su İstanbul harika bir yanı tükenmiş modern dünya kentin sırnaşık gürültüsünden uzak yeni bir dünya keşfediyorum binlerce defa acı hüzün çevrili kimbilir nasıl bir tünelden geçiyordum yaşadığım her bir ömür çizgilerim burada dört yanı tarih dört yanı güneş bir köşesinde bambu ağaçları bir köşesinde boğaz köprüsü kemend atmış sarayın bahçesine bir dönemin sevgisi medeniyetin güzellikleri insanı mahkum ediyor tüneli ören tuğlalara tutunuyor kalbim nasıl özlemişim böyle bir istanbul’u nasıl özlemişim burada aşk mavi koyu giriş tüneli yağmur ve yalnızlık gibi geniş bakımlı bahçe bulut denizi kovalanıyorum adeta kalamıyorum kendimle durduramıyorum zamanı uzun ince bir rüya tünelin sonu gizli bir alem dinlediğim şarkılardan farklı yıkılmış bir kentten gelir gibiyim solgun hayatım değişti gözlerin karası nasıl güzelse sarayın ruhuma akan sevgisi de yağan yağmur gibi bütün fotoğraflarda olmak gibi uykusunda bir çocuk gibi böyle bir şey işte beylerbeyi sarayı sevinçlerim İstanbul öpüyordu istanbul’u bir fotoğraf karesine duygularım sığmıyordu ... Mustafa Kaya |