Yoksul Bir Tendi Ruhum SaraylarındaBir yangın nöbetiydi aşk Ahir zaman hıçkırığı Sensizlik tanımsız bir cinnet Cesedimin yerde sürüklenişi Ne çok beklemişim oysa seni Ne zemberekler kırmışım yüreğimde Şimdi gidiyorsun vakitsiz bir elvedayla Dönüp ardına bakmadan Gözlerimdeki yaşa aldırmadan Oysa Mağrur bir korkuydu varlığın Yüreğimdeki isyandı seni bekleten Her gece kendime kapanışlarımdı sevda Bahar dallarıydın şiirlerimde Yakamdaki prangalı tutunuştun hep Yoksul bir tendi ruhum saraylarında Kaç şafak söktü bilir misin yokluğunda! Nicedir paslı bir demir var şuramda Hangi ateş yakar biçare ruhumu Gözlerindeki mayısta sevmiştim seni Unutuluşun gülleriyle donattın çehremi Gelip soyunsan da karanlığımda Her gece çığlıklarla sarsan da beni Hiçbir yorgan ısıtmaz üşüyen tenimi Unutulmuşum insansız caddelerde Cehennemin cennetim olmaz At helalliğinden de beni Yıllardır kendi kulemde Yüreğime buyruk yaşadım aşkı Özgür kulaçlar attım sarı denizlerde Her kelime küle dönüştü kalemimde Başka bir dünyaydı sana sevdam Ellerimle söndürdüm bütün ateşleri Sev dedin sevdim Gel dedin geldim Özlemin pınarlarından sevdayı içtim Şimdi gidiyorsun Umarsız bakışlarında hüzzam ayaz Gözlerinde aşina bir vazgeçmişlik Anladım ki; Yorgun bir gün artığıymış aşk Gidişinin ardından mevsimler hicaz Bütün ayrılıkları ateşe verdim Yırtıp denizlere attığım mektuptur artık Yüreğinde yolculuğa çıkmak Selahattin Yetgin |