1.1. Yaşayan DestanZaman öyle bir hâl aldı ki bugün; Yıldızları seyret ne çok bilgi var! Yine de buhranın yaptığı düğün, Sanma hiç, İslam’a büyük ilgi var! İslam bülbülleri susup dururken, Şu ahir zamanı biz mi sevelim! Sekçuk’un Osman’ın gözü kururken, Ağıt mı yakalım, diz mi dövelim! Ağla bize, kalmadı hiç ağlayan… Ağla ki; yıkılsın kibrin putları. Öyle temiz ve samimi çağlayan, Elbet aşıp gider tüm hudutları. Gurbetin ufkunda yürüyen insan, Sen olacaksın bu derdin dermanı. Fikir atlasında bir yudum lisân Yazmadın mı derdimize fermanı? Küçük dünyamızda mülkün, makamın, Şehvetin, nefretin kör tohumları… Öğrendik suları bizde ahkâmın, Ancak, derya paklar pis lağımları! Köklerine usul-usul bağlanan, Yeşerir mi düşüncemiz yeniden? Fasıldan fasıla gönlü dağlanan, Arifte aşk tutuşur mu aniden? Atılır mı temelleri ihsânın? Örtülür mü çatısı hiç benlikle? Dikilir mi tereddüdü bu asrın, Yırtılmış basiret çürük iplikle? Tespihatı gönlü ile sayanlar Bekler, sonsuz nurun kapılarında! Ciğerinde büyük sızı duyanlar Gezsin, kalbin zümrüt tepelerinde! Geliyorken cisil-cisil rüzgârla, Bir ikindi yağmurunun kokusu, Sulanırken sulanmamış bir tarla, Kıpırdanır bir tarihin dokusu. Prizmadan yansıyanlar şafakta, Titretir kirpiğin her mevsimini. Işıkların göründüğü ufukta, Kendi iklimimiz versin ismini. Yitirilmiş Cennetlerin iksiri, Çekirdekler çınarını görecek. Sükûtta çığlığı duymazsa diri; Kimler vuslat muştusunu verecek? Hep baharı soluklayan yürekler, Bir-bir cemre olup düştü nihâyet! İnancının gölgesinde duraklar, Sabret biraz daha, yiğidim, sabret! Ruhumuzun heykelini dikerken, Kaybettin mi arkadaşını, dostunu? Cennetlerde yaşar seni bekleyen. Söyle, hangi toprak örtsün üstünü? Dünyevî’yim başladı bak sohbetin, Canana hasrettin, gel, hasret gider! Seni çok özledi bu memleketin, Ey Nur’un ustası gül, hasret gider ! |