mektuplar -II-üşüyorum… penceresini açsam ömrümün gün doğacak içime güneşten de korkuyorum ateşi cehennem bildiğimden beri ne zaman kendimi yaksam, cennetini anlıyorum insanın cehennemlik bir üzüm oluyorum kevserin kıyısında ve cebimde dünyadan getirdiğim renkleri saklıyorum adımlarım düşüyor mezarımın peşi sıra yürüdükçe yol bitiyor, durdukça yol büyüyor sonbaharı özlüyorum adenin yeşilinde hiçbir cennet ve cehennem bizim dünyamıza benzemiyor baba yazdığım birkaç şiire dönüyorum yüzümü satır satır sökülüyorum yaşamdan ölüme sevdiğim kapıların ardını göremedim hiç yaşamadığım bir cümlenin noktasını bıraktım hepsinin eşiğine ey gök! yeryüzünde durduğu gibi durmuyor dünya iki sarmaşık değildik oysa biz, iki de değildik parçalarını toplamakla geçen bir dünyanın ayrılıklarını yaşıyorum cennet ve cehennem ne zaman karışsam rüzgara, denize, yalnızlığımı unutuyorum kalabalığın ortasında saçını çekiyorum kaderin, güldürüyorum kendimi ağlatarak körebe oynuyorum hayatın gözlerini kapayıp insanları seviyorum insanlığımı sevmiyorum insanları seviyorum, insanlaşıyorum… deli diyorlar baba baba… sabahı topladım geceden, üç beş yıldızımı satıp ninni oldu genç yaşım şu ihtiyar yanım uyusun diye yarın olsun istedim, dünün hatrına üşüyorum… penceresini kapatsam ömrümün gece düşecek içime karanlıktan da korkuyorum, siyahı ölüm bildiğimden beri ne zaman sığınsam, bir fırtına yanaşıyor limana anlayacağın, fırat’ı sevdim diye sıratı geçemedim baba ferhad gülsün |