ANNE
Buram buram kokar güller tenin de,
Ya düşerse diye elin elimde, Rabbim koru diye duan dilinde, Sen benim tek aşkım,sevdamsın ANNE. Gözlerin şevkatle,sevgi nakşeder, Örümceğın ağı süraka’ya der, Rabbe emanet edip de gider, Sen benim tek aşkım,sevdam sın ANNE. Şükrü ve sabrı senden öğrendik, Zorluklara karşı dururdun dimdik, Yuvada bereket biz seni bildik, Sen benim tek aşkım,sevdam sın ANNE. Bir lokma aşı yemez beklerdin, Yavrularım şimdi olsaydı derdin, Özleyince bizi bir ah çekerdin, Sen benim tek aşkım,sevdam sın ANNE. Şimdi Rabbe dua sırası bende, Rabbim şifa versin ikinize de, Başımın tacıdır BABAM’da SEN’de, Sen benim tek aşkım,sevdamsın ANNE. HACER KULAÇ BİNGÖL Evimizin direği Babacığım Seni çok SEVİYORUM kıskanma emi. |
Şiirlerinizin bir kısmını okudum. Burada söyleyeyceklerim diğer şiirlerinizle de yakından alakalıdır.
Duygu bakımından şiirlerinize söyleyecek bir sözüm yok. Yani siz gerçekten şair ruhlu bir insansınız; ancak bunu ifade etmeye, kağıda dökmeye gelince söylenecek eyep sözün olduğunu bilmenizi isterim.
Mehmet Akif merhumun şairlik hakkında söylediği bir söz var: 'Şiirin yüzde onu ilham geri kalanı sâydir'... Yani ilham yüzde onsa onu ifade etmek için gayret göstermek, çalışmak yüzde doksandır. Siz işi yüzde onla götürmeye çalışıyorsunuz ki bu anlayışla yol alamayacağınızı söylemenin her sanatsever için borç olduğu kanaatindeyim.
Söz ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Elinizde harika bir kumaş var. Çok kaliteli dokunmuş, renkleri, desenleri harika. Siz bu kumaştan çok sevdiğiniz birine/birilerine (belki de kendinize) bir elbise dikeceksiniz. Seçtiğiniz model, onu biçmeniz hususunda hiçbir estetik endişe taşımıyor görünüyorsunuz ve ortaya çok kötü bir elbise çıkıyor. Söyler misiniz siz bu elbiseyi sevdiğinize giydirir misiniz veya kendiniz giyer misiniz?
Şiirlerinizde pek çok yerde kelimeleri yanlış kullanıyorsunuz. Bazı kelimeleri kulaktan duyarak öğrenmişsiniz; sözlüğe bakmamışsınız. Mesela bir şiirinizde 'dağ dağlar' kelimesi geçiyor. Bu kelimenin aslı 'dağdağalar' olacak ve bitişik yazılacaktır. Bu şiirinizde geçen 'suraha' kelimesini bütün sözlüklerde aradım bulamadım. Öyle olunca da o dörtlüğü anlayamadım. Hz. Peygamber'e yazdığımız şiirde "misk'i amber' yazmışsınz. Onun yazılışı misk ü amber'dir. Yani misk ve amber' demektir. Bazı ekleri ilgisi yokken ayrı, bazılarını da bitişik yazıyorsunuz. Bunlar mutlaka gözden kaçan şeyler; ama şeytan ayrıntıda gizlidir, derler ya, bunu göz ardı etmemek lazım.
Şiirlerinizde bazı yerlerde kafiye hatası yapıyorsunuz. Bazı yerlerde ise hiç kafiye yok. Siz istediğiniz kadar güzel yazınn; hatta kelimeleri de tam yerinde doğru kullanın, doğru yazın; eğer okuyanda 'bu şair kafiyeyi bilmiyor' intibaı uyandırırsanız şiiriniz okutamazsınız. Şiirin malzemesi kelimedir. Bu yüzden kullandığımız kelimelere gereken önemi vermek, onlara gereken hassasiyeti göstermek mecburiyetindeyiz; aksi halde onlar bizi harcar. Tahsilinizin derecesini bilmiyorum; belki biliyorsunuz edebiyat derslerinden; bilmiyorsanız lütfen Recaizâde Mahmut Ekrem'le Muallim Naci arasında geçen ve sonu mahkemede biten 'abes-müktebes' kavgasını okuyunuz. Orada şiirle meşgul olan veya olmaya niyetlenen genç şairler için alınacak çok önemli dersler vardır.
Sizi çok ağır tenkit ettiğimin farkındayım; ancak bunları söylemezsem yeteneğinize haksızlık olacağını düşünüyorum. Umarım söylediklerimden istifade edersiniz.
Siz iyi bir şairsiniz; ancak bunu geliştirmek için çalışmak zorundasınız.
Sevgi ve selam ile...