vurulmşsuz ara açık gün kızıl güller gibi kokmanın günü iyilik şaha garba döndürmek yüzünü değil gerçek şehvetle insana iman etmektir ruhunu duaya satan yüz kızartıp isteyen insana diz çökmektir gecenin çatısı gibidir kadın sevmekle mükellef vermekten mağdur isterken orospu akşamın postu gibi serilir kadın duayla karışık secdeye varılan sabah anam avradım! düşman yüzünü evrene döndümektir sevda ve köleliğe karşı durmaktır
gecenin kubbesi kadardır kadın Hüzün vazosu ey büyük suskunluk Ve benden kaçmakta olduğununa göre, sende Ve görünüyorsun öylece süsü siyahın ironi biriktirmek mekanları ellerimden sıyrılan sonsuz mavilikleri şakaklarıma dokundu anıları kızlarımın
saldırır ekmeğe tutunup bir yılana bir et ardından koşan solucan sürücü gibi, beslemek amansız ve acımasız canavarları soğuk bir cansızlığa kadar arifesi ve sonra bayram yeri sonrası ki hayat, kemirmek zorunda Hayatı
unutmadım şehre yakın bir beyaz saray, küçük ama sessiz evi; eski sıvalı Pomona ve yaşsız Venüs eşrafı Bir koruda saklayarak zayıf çıplak uzuvlarını Ve akışan ve güzel bir akşam güneşinde camların ardında kırılan demetleri kocaman gökyüzünde göründü, büyük aç’ık gözleri Uzun akşam yemeklerini sessiz seyretmekte yoğun mum yansımalarıyla yayılıyor etrafa Masa örtüsündeki tutumlu şayak perdeler ve ona eşlik eden nice semavi varlıklar
aslan görse o kadar korkmaz : Domuz ruhumda tüm görkemiyle ödünçte; Alaycı insan görünümden gizli insanlığı sadece su’skun nasırlarında
Ayakkabıları için sattı ruhunu ve rezil bir Tanrı gülmekteyse açlığına kesiyorum maymunların göge yüksekliğini Düşüncelerini satarak yazan ben nasıl bir kazançta
günahı çok büyük, peruk takıyor artık beyaz boynundan kaçan tüm sıyah saçları; aşık öpüşleri durduramayan Alnına doğru yağıyor hüzzam kürdili şaheser
dokunuyor kısarak gözlerini, bir garip bakışa sevda yanları bir meleğin uzun kirpiklerinin karanlık gölgeleri lanetli bütün bakışlarımız gibi kuşatılmış çifte kale
yanlızca otuz yaşlarında alçak sesli su kabakları gibi her iki yanında asılı halbuki her gece vücuduna sürükleyerek beni Ve yeniden ısıtıyor ıslak günlerimi
Ve oysa bir kuruşsuz dahi Etine dokunmak için ve yağlamak için omuzlarını öpüyorum sessiz bir heyecanla Kurtarıcım, katilim ayakları ateşteki kadın
Zavallı yaratıcılık, nefessiz yorgunluk bir yerde yorulmuş sanki tanrılık bereketli gögüsleri soluk soluğa boğuk Ve nefesinden tahmin ediyorum vahşeti ısırdığı hastane ekmeklerini
zalim bir gecede iri gözleri endişeli bir sokağın ucunda iki gözleri düşünce her gelene kalbini açtığı için korkuyor ışıktan ve hayaletlere inanmada
mum ışığında okunan kitaplar gibidir kadın eski bir bilim, gündüz ve geceye ayan ne açlıktan nede işkenceden korkar onun eski sevgililerinin cesetlerinden korktuğu kadar insan
Tuhaf bir şekilde giyinmiş olarak karşılaşırsanız onunla Bir sokağın kayıp köşesinde sinsi Ve baş aşağı bir güvercin gibi kanlı gözleri derelerde sürüklenir kayıp ayakkabıları
kızmayın yüzüne Bu kötü boyalı kadın karşısında dahi bir kıtlık tanrıçası bir kış akşamı, yükseltmek zorunda eteklerini havaya uçmak için
Bu bohem-bu benim servetim gümüşüm, mücevherim, kraliçem, düşesim muzaffer kucağında sallayan beni Ve ısındı yüreğim avuçlarında Büyüdüm gölgesinde ellerinin
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kadın şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kadın şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Neresinden başlayayım bilmiyorum. Türkçe, imla.. Sıfır. Anlatım bozuk. Bazı genç arkadaşlar devrik cümlelerden nesir adı altında eser yayımlıyorlar (Pardon ben öyle diyorum kendilerince şiir. ) ve bir hayli başarılı buluyorum kendilerini. Ve lakin buraya asılanı öncelikle şiir olarak adletmek ve kabul etmek mümkün değil. Kadını yeriyoruz, kadını övüyoruz, kadını.... Ama kadın gözü ile bakmıyoruz. Burada yazan yetersiz kalıyor. Üstünkörü geçiyor, aklısıra yazıyoruz.
Güzel olan yerler de var,. güzel temaaşalarda da bulunulmuş, ama çok dağınık. Laf ola beri gele gibi olmuş. Siz kadınları bu kadar yerden yere vururken, karısını satan şairi biliyor musunuz? Dünya klasiklerinde bulabilirsiniz. Belki okumadınız... Zaten derdim o...
Şiir; tarif edilmez bir kelime kendimce, şair de öyle.. Bu sebeple buraya yazarken bile sıkılıyorum. Sen ne anlarsın şiirden diye… Sen şair misin.., sen ozanmısın derler mi acaba diye.. Özet; Biraz daha uğraş, biraz daha çaba... Biraz daha şiir diyorum. Saygılar.
Hamiş : Ben olsam altta yazan şahsın elini öperdim.
OlgunOnur tarafından 11/18/2011 8:37:21 PM zamanında düzenlenmiştir.
OlgunOnur tarafından 11/18/2011 8:46:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
Olgun Onur, ben olayi çözdüm ama, üstüne gitmeyeceğim. Bir gençlik duruşudur diyerek avunacağım. Almanca bildiğim kadar fransızca’da bilirim. Le femme yazarsın, karsına ilk gelen olmasa bile, sana uygun söylemi bulabilirsin google de. Sonra çevir bunu Türkçe’ye. Sonuç! Bu
Neresinden başlayayım bilmiyorum. Türkçe, imla..Sıfır. Anlatım bozuk. Bazı genç arkadaşlar devrik cümlelerden nesir adı altında eser yayımlıyorlar (Pardon ben öyle diyorum kendilerince şiir. ) ve bir hayli başarılı buluyorum kendilerini. Ve lakin buraya asılanı öncelikle şiir olarak adletmek ve kabul etmek mümkün değil. Kadını yeriyoruz, kadını övüyoruz, kadını.... Ama kadın gözü ile bakmıyoruz. Burada yazan yetersiz kalıyor. Üstünkörü geçiyor, aklısıra yazıyor, güzel olan yerler de var,. güzel temaşaalarda da bulunmuş ama çok dağınık. La
Kimse kusura bakmasın ama, ben bu şiiri sevmedim. Yaltakçılık falan yaptığım düsünülmesin. Erkek diye başlayan tanımlamalara da karşıyım. Şiirin içeriğine baktığımızda, maymuncuk dediğimiz her kapıyı açan bir alet gibi görülmüş kadın. Bu haksızlık olduğu kadar hakaretimsi bir tutumdur. Şiirin başlığı kadıncık olsaydı, daha rahat bakilabilirdi konuya.
Off be şairim, keske kadın diye bir yazı yazsaydinız, şiir herşeyi kaldirır da, didakleşir sonra. Bir olguyu anlamlandırmak için şiir yazılmaz ki. Şiir kendi başına bir olgudur diyeceğim, bu da yanlış anlaşılacak. Neyse, diyorum.
ordaki maymum = az insan yani çocuk yada günahkar, ve tövbekar yani canli, anlayan, okuyan, ögrencisi hayatin herbirimiz birer hayat ögrencileriyiz
orda kadin, insan, degil, INSAN varligi elestirilmek istendi
soyle diyelim
eriyoruz ince bir iç çekiste kahvede, çayda bir yudum içiste bir yudum gibi yasiyoruz hayattta öyleyse atalarimin obasindan geliyorum ve hatirliyorum eriyoruz her nefes alista insaniz ve hep eledikçe kendimizi
Sevgili syracus, ben şiir ehli biri değilim. Eleştirmen de değilim. Ki zaten eleştirinin olmaması gerektiğine inanan biriyim. Şair, şiirini normal yazsa, okur da öyle okusa, eleştirmen olmasa diyenlerdenim.
Yorumumda bir yanılsama olur gibi dursa da, bana hak verdiğinizi düşünerek teselli ediyorum kendimi. Şiir okuyan, şiir yazan hiç bir kalbi kırmak istemem inanın.
Çünkü bu insanlar değerlidir. Benim yapmak istediğim, kalp kırmak değil de, okuyanın da kalbi kırılmasın manasına idi. Maymun sözcüğü ile maymuncuk sözcüğü aynı mıdır sorusundan yola çıkmıştım.
Bir daha yorum yapmam olur biter, kardeş. Bir insanın kalbini kırmaktansa, bir şiir eksik okurum. Sağolun.
Ikinci kez okuduğumda gözüme batanlar: Ve benden kaçmakta "olduğununa" göre, sende… "olduğuna" olacak. bir et ardından koşan solucan "sürücü" gibi, "sürüsü" olacak. "yanlız"ca otuz yaşlarında alçak sesli. Yanlız yazan biri şair olamaz, "yalnız"’dır o. ücüncü okuduğumda neler bulurum bilmiyorum.
... mükemmel bir şiir okudum
...saygılarımla,
eyüp DEMİRCİ tarafından 12/14/2011 3:37:05 PM zamanında düzenlenmiştir.