Yıkılan Dağ'ıma...
Buzul gülüşler işlenmiş gamzelerime
Dilimde baygın cümleler sürüklerken beni yaralarıma Ahıma katıp karalıyorum sadece bir kaç cümle, " Baba dönsene yeniden gülüşlerime..." Merhametten yoksun arşınlarken adımlarım yalnızlığımı, Düşlerime yeniden doğmanı bekliyorken çaresiz Ve biliyorken aslında ebediyetini ölümün Ve kandırıyorken kendimi Sonunu kuramadığım tümcelerimde şuursuz söylemler beliriveriyor Ve ben sana yazıyorum durmadan Sahi ölümden öte köy var mıydı? Tekrarı olmayacak bir hikaye bu Baba..! Gözlerimde dünden kalma bir hüzünle seviyorum seni Tut ki dönmene umut bağlayacak kadar ahmakça Bütün olasılıklardan uzak Masum bir o kadar çaresiz ve kimsesiz Kim yargılayabilir ki beni amansız hüzünle ve hangi mantıkla? Unutmaya umut bağlar mı insan? Beyaz bir yazmayı oyalar gibi dokunuyorum sayfanın beyazına İmgelerim şahlanıyor dizelere adın işlendikçe Bir ben var yalnız adının ardına hüzünlü bakan Bir de kurşunu kalemimin Sigaramın dumanına yaslı ukdelerime erişemediğim sözcükler bir de… Yoldaşı olur musun şiirimin ey ölüm...! " Bir dağ başı yalnızlığı bu " Bir dağın gölgesinden mahrum Adanmışlığıma adanışım yaşamın Ve yarım yamalak bir özgürlüğün yarına yazgısıyım... Şimdi, Söndürdüm tüm ışıklarını ömrün Kırağı yemişken ezberlerim Ketum bir ağrıyı ezberliyorum… Sahi Baba örselenmiş hüzünlerimi de alıp düşsem mi yakana? Bırakma Baba yüreğimde ki acı dinmedi hala... |
Hep o uzun havaya meyilli stranları dinledikçe
gölgesinde yıkılıp kalıyorum...
Biliyorsun sende ne güzel söylerdi ve içlenirdik bizde...
ah le delal.....
oysa tam sığınacak zamanda belki de gölgesinin yumuşaklığına
yokluğunun Dağından düşüyoruz durmadan...
hangi gözyaşı teselli verir
hangi stran acıtmaz şimdi?
kalk hadi ufaklık gidelim soğukluğuna babasızlığın
yakıp bir çıra
ısıtmaya çalışalım anıları
bu gülücüklerle
kırağı serpelim dalgın bakan gözlerimizle adının alfabesine...
canımsın...