İki ölü bir sevda!...
Kumsalda ayak izleri bir ine
gider! Bir yaralı inim inim inler izler ayak izlerini!... Ve izler karanlık bir mağaraya gider karanlıkta bir yaralı vardır diğer yaralıyı bekler. Bu iki yana atılmış iki yürek parçasıdır, mıknatıs gibi birbirini çeker. Kan damlalarindan tanır biri öbürünü. Bu bir matematik denkleminin birbirini tamamlayan iki eşit parçası gibidir!... İki sevdalı yüreğin kol kola ölümüdür... Ne ağlayanı vardır, ne gömeni, ne bileni. Tek ruhu taşıyan; iki tabutluk iki mezarlık, iki feryatlık, iki kefenlik koca bir sevdanın sonudur... Gözyaşı dökeni yas tutanı, ağıt yakanı yoktur Refik ile Fatma’nın. Yanmış bir sevdanın külleridir onlar kül olana kadar yanmıştır!... Şimdi hangi rüzgar savuracak onları bilmiyorum... Hangi toprak parçası alacak onları karnına? Kimin yüreğinin bir taraflarında biraz masumiyet kalmışsa dokunsun bu ölümlere!... Ölümler... Acılar... Ateş, kül, rüzgar!... Bırakın mavi kalsın gökyüzü hayvan leşi gibi çürümek varmış kaderde. Bırakın insan vicdanına bir küfür gibi dursunlar öyle. Bırakın ayrılmasın o en uzun el tutuşmaları ve bırakın aşk ölürken kazansın yan yana serilmiş iki ölü gövdede... 6 ekim 2006 manisa... Son düzenleme şimdi... |
tebrikler.