serserilik işte
Annemin duvarları yıkılır sandığımda
kaçan kertenkele kabuklarında aklına gelen sert bacaklı her adımda varlığımı sorgular gibiyim bir hindistan kastından serzenir gibi gibi ah bu da vardı değil mi sanki bulutları içerleyen o armut dudaklı arnavut kaldırımlarının kenar taşlarında aklım işte kadınları bir tutup iki sayıyorlardır akşama dağlar diyoruz akşama dağılıyorlar ellerinde kesmeşekerler sandım ki bu diyarlarda eli eksik tüfekler parlatıyorlar arnavutluk ateşinde küçük kulübeler ahir,atıl sımsıkı at,ot,ötekingiller vesaire, işte tam oranın oltu taşına biraz sıkı kemerler getirsek sonra istanbul ve kaliforniyayı kaliforniya yazabilme arastası ve gettolar yaratıyor devletin akşam mesaicileri başı tuğlalılar baretleri sarıydı ama kimsesizde gezilebilirdi dedim ya dedik; isyan etmek boyun eğmektir kabulüyle sürüngenin kaçışında boynuna hız ararken beyinsiz başı sürekli taçlar üstünün dahi kıçına çarpan beyaz evin soytarısına aralarda ve analarda sultanım denilişinin altında açılmış seçilmiş yatan anlamla evcilik oynayan kambur örümceklerin yatmadan önce tanrıya göz kırpıp yorulmuş sopalarına kan ve ruh çağırmaları her saat dönüşümle bölünmüş denizlerin yıkılmış direklerin eskimiş heyecanların paslanmış kederlerin çatlamış arların itilmiş bel altıların eğilmiş arkaların ben savunurum ben savunurum ben savunurum ben sana vururum ben sana iyi vururumcuların ve em ve em em em emo emo anarşilerin ve hepsi hepsi hepsi tersten okunsa bile aynı huzurla aynı huzurlarda eritiyor tuğlaları korkunun fırınında çarka yetiştiriyor gökyüzü istemez ayaklar için ve kendine varıyor annemin duvarları sandığımda ben ve o ve içinden çıkılan her şey ikiden bir düşer gibi toplamı oluyoruz bir kaldırım kimsesizliğinin LOKMAN KURUCU-MURAT EMEK ÖZKAN |
ama ne demek istemiştir anlayan beri gelsin
saygılar!