Mahya* siz hiç kalemle çizilmiş bir güneşin doğuşunu beklediniz mi? avuçlarınızda sönük bir intibah ve kapakları paslanmış kapı aralığı ertesinde yarısı kendine gömülü ay’ın ışığı kesik ateş böcekleri dökülür sûretime ölü büyüten duvarlar göğüsler kayıpların salâsını peşine doğar gün anasından ezelî rekâbetin göçüğü altında kalır cûret_i nîda ! * siz hiç durgun bir kıyıya parmaklarınızla fırtına taşıdınız mı ? fânusunda hıçkırıktan sütunlar ve çatlağından dolan kasırganın yatak kavgası tâkât , gövdesine doğru çeker dizlerimi varışlarımın dumanı tüter olduğu yerde nefesimin yürüyüşüne batarken marâzi çırpınışlar etimden c’anlar çıkartırlar üzerimde deniz yanığı kokan yosun kökleri , çürüyorum ! * siz hiç yakıp yakıp söndürdünüz mü şehrin mahyâsını ? kıvılcımları boşluklar donatır ve kulaklarından tavana asılır gölgelerin ipuçları Araf ’ın toprağında artık kıyâmetin ateş külleri günâhlar çıplak adımlar sayılı yüzümün astarı da düşer ellerime sadece yılların çizgileri asılı kalır bende artık nikâhı kıyılmalı korkunun eceliyle ! telaş aklımın beşiğinde sallanıyor mecrâsının yayları batıyor sırtıma battıkça içime doluyor doldukça sığamıyorum kendime zehrin ölümünü tadacak kadar yakındı hayat ! ve gözlerde sallanan mendil vedâydı uyanmaya ! soğuğun buz kırdığı derin sulara açılır paravan . . . k i m s e y o k m u ¿ 14/10/2011 17;00 eMİNE |
Her soru bilinmeyeni, merak edileni anlamaya, tanımaya ve bilmeye doğru atılan bir adımdır.
Çünkü bizleri aydınlatan gerçekte cevaplar değil, sorulardır. Sorular bizlere, düşünceyi, yaşamın inceliklerinden, güzelliklerinden, duygusallıklarından kopmadan yaşamı canlı öğretmektir.
Bu şiirde öyle, ağırlığını kendi içinde taşıyan ve kendisine yeten sorulardı. Kutlarım Emine.