bir adımlık şehirbir kaçışın öyküsüdür bu gözlerinden kızıl kum taneleri püskürten şehirden kara kargalar dadanmış akasya dallarına ketum bir zaman sadece serçeler konuşkan... kaç kişi gitmeleri tarif edebilir ki çıkmaz yol kaldırımlarına danışmadan ne kadar donuk her şey uzun kuyruklar sinema gişeleri oynuyor; rüzgâr gibi geçti... yangın var uzak mahallenin birinde orda duman bende kül her gecemi buraya konarlar park kuşalrı her karartı bir dilsiz kalemim de düşmüş cebimden tan yeri bu gün çizgisiz... kimbilir kaç ölünün ayağına bant yapıştırıldı kimliksiz morg süpürgecisinden ateş istiyor hemşire sönmüş tütününe tüm duvarlar camsız geçerken hastahane önünden görüyorum göz göre göre... dağınık sevdaların suç üstü oluşu cıva topluyor çöpçüler perem perem köşe köşe kadimler renksiz kadimler elde... hangi gülüşün resmi kalır ki çelik yuvarlakların izinde bilinir mi homurdanmadan buharlı bir çağ bu hesabını nasıl yapmalı kasım |