kedi mi yedi acaba kuşumu birine mi verdilerbir jeton düştü raftan tam ondokuzuma ida’lar dolu kitaplarla ve zamanından önce dalından düşmüş gurubumuzla gururumuzla geçiyorduk,ankara’da kızılay’ın ortasından... yurdumun kanadı kırık bir peygamber çiçeğine bile sevdalıydık yusufçuklar uçardı düşlerimizde kanatlarında fırtınalar ve sonra güneş’ler doğardı beyaz güneş’ler yarı aç karnımızla çakır dikenlerine uzanırdık... utangaçtık aşka önce bastığımız yerler kipleşmeliydi loğ taşı sürer gibi bataklıklara onlar bastı biz fışkırdık içki yudumlarından değildi gözlerimizdeki kan damlara götüren kitaplardan çelik zincirler kaynattık yüreklerimize yüz binler olduk... vardık tunalı’ya ağıtlar yakmazdık cep dolumlarına en güzel dağ türkülerini geriye saklardık ayağa düşmemişti daha sakarya kuğulu’da toplanırdık... olmalıydık söz ne sükûttu ne salamura o efsane yiğitlerden toplardık seymenler’de adamlığımıza karartı sanılırken çoğuna gecede ne ülkü’ler gömdük o ağaç diplerine... yeniden ayaz’ı tarif et deseler gecenin üçünde cebeci sırtlarından aştığımı söylerdim uzak gecekondumdan ceplerim susam dolu ısıtıyorum avuçlarımda her geldiğimde yan bakan kuşuma ısmarlama simitten arta kalan... dalmışım kasım |
yine heybesi dolu şiirdi
her daim özgün ve güçlü...
çokça beğenim ile
tebriklerimi bırakıyorum /saygımla