beş kibriitt
bir mevsim dolusu bahar çektim içime
bakarsın bir ömür boyu yeter ve bir dünya dolusu insan ayırdım kılçığından... çok acıktım çok uykusadım çok kırdım kalemimi kendi elimle döndüm acımılan kendim bağladım yüksek sesle şarkı söyledim dilim kesmedi öyle pes meyandan dik düet nakaratta ıslık ağladım. gördüm ki bu gün günebakanları yakmış diri diri güneş soldurmuş altın yüzlerini ince boyunlarında biliyorum haber geçmez elektrik tellerinden elektrik tellerinin üzerinde sürüyle karga. lacivert bir boşluk çekiyorum şafakla kendi arama yıldızlar deliyorum karanlığın eytişimi uykularımı bölüyorum korkularımı topluyorum umutlarımı çıkartmıyorum ama ama karıncalar gezeliyor çarşaf çarşaf çiyanların ayak sesleri. ter döküyorum asfalt yollarına kabuslarımın eritiyorum som buz çığlıklarımı küçük bir sesle uyanıyorum yarı gece urganı çekin üstüme boynum açıkta kalsın yüreğim kaldırmıyor yüreğimin sırtı yok. yüreğim yumuşakça yüreğim amip bölüne bölüne hep çoğalıyor. biliyorum bilmesine hesap gününde bi ben değildim ya allah herkes de... bir varmış bir yok... bu masalın sonunda bir ömür yetmedi yaşamaya bir ömür daha... ’yiyin efendiler yiyin doyunca tıksırınca patlayıncaya...’ dolunayda... |
hem de polenlere meydan okurcasına
ve sayfanıza astınız inceden
Günebakan yüreği kutlarım naçizane.