GÜZELLEME
Güzel, ah güzel, can güzel, yâr güzel...
Taş değilim ki, etkilenmeyeyim güzelliğinden! Öyle açım ki güzelliğine, daldıkça derine kalasım gelir Cemâlin ile sarhoşum, o derece ki, dinim imanım güzellik olmuş benim Güzellin teehhülünde bir an’a, varım yoğum değil bir tek, canım dâhi fedadır Ey güzellik, esirin et beni. Ayırma dizin dibinden, vur zincire her yanımı, Değil elimi ayağımı, dilimi de, gözlerimi de zincire vur, kalbimi bile. Canına can katar mı kanımı döksem kadehine? Söyle, son damlasına kadar helâl ettim, annenin ak sütü gibidir sana... Seni yıkasam başından ayağına, banyonu doldursam gözyaşım ile tuzundan utanırım, Tenin incinirse bakamam bir daha yüzüne... Sinem ateşinde demlerim çayını, suyunu pınarlardan taşırım güzel. Sana sunacağım meyveleri ağacın en zor dalından seçerim, ne içi geçeni, ne hamı, İçlerinden en güzel olanlar lâyıktır sofrana bir tek Güzel, sözün üstüne sözü küfür sayarım. Yanında sükût hazinelerden değerlidir. Çağlayanım taştım yine, sel oldum, sana dert açan her kulu suyuma katar giderim. Akılsızdır senle akıl yarıştıran, edepsizdir senin huzurunu kaçıran, zalimdir Seni takdir etmeyen, kadrini bilmeyen cahildir, gafildir. Adını besmelesiz anan kâfir olur. Güzelliğinden ancak münafıklar nasipsizdir... Senden gelecek her hoş kelâm, değil dünya makamlarından, Dünyanın kendisinden bile daha değerlidir güzel... Senin yüce sarayında hizmetçi olmak, Mısır’a sultan olmaktan evlâdır... Sen yüzünü gösterince pencerenden, nasılda parlıyor yıldızlar, mehtap coşuyor Açılıyor bulutlar bir bir, kasveti bitiveriyor gecenin ve nûr doluyor âlem baştan sona güzel… |