RÜMEYSA!
RÜMEYSA!
Rümeysa avuçlarının çölüne geldim güneşteşne bir edayla sırçadan bir yürekle üstelik ellerimde ateşten âsâ ürkek bir uveyik misali hayalin ve sürahi tenimde şarabı yıllanmış aşkının rümeysa... Kumru bakışlarımın bilekleri yorulmuş sana uçmaktan sahi neydi seni bir kuğu yapan bir nazenin güldün kadim zamanlardan gamze düştü annekarnı huzurlarıma o an rümeysa filli su saatinden dinle zamanı hüma da sen ol özgürlük de hükmet hücrelerime ki beni anla rümeysa... vuslatın boynumda muska koruyan beni her türlü araftan emin kılan ve varlığın ruhuma şifa katrem bir mızrak boyu yükseldiğinde bebek hüznünde rahmetlerini devşir de gel toprak seninle kansın sana rümeysa... Ruhum nurunla yansın... Melekler alnıma bir şiir yazdı hızır çığlığı gibi bir şey bir hira yalnızlığı misali yılkıları çıldırtan bir hazla miraci bir hızla üstelik eksenine devrildim rümeysa... kuzuların ellerinde hançerler ve ismaili bir teslimiyette canavarlar ve böcekler idris gibi diktiğinde geceyi hem de dirilmişken ishakkuşları bana öz getir en kutlu arılardan şakayık koksunlar en çok... rümeysa suretini gördüm bir kuşluk vakti suda bakışların değdi için bu kadar saf benim intizarımdan bu denli sabırsız sular... Sana bedehşahdan yakutlar topladım hotan’dan yeşimler... kanat çırpınırken yusufçuklar bir sazlık vehminde ben sana yürüyorum rümeysa topraksı bir edayla... |