6
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
3627
Okunma

yine dumanlı başım…
her gün azar azar bölünüyorum
eskiye dönük zaman, kanatırken usumun düşlerini
geçmişin gölgesinden utanıyor geleceğim…
……
Tanrım!
ben korkak bir çocuktum
günahlarımı bağışla, hiç büyüyemedim
iyiliği, kötülüğe kurban ettiğim zamanlarda
beynimde hep sevdiklerimi kaybetme korkusu yaşanırdı
sımsıkı tutunayım derken / günlere
vakit tümden ezer geçerdi kimsesizliğimi…
ağlarken
sessiz sessiz…
kapalı kapılar ardında
en çok kırmızı güller acıtırdı canımın incilerini
en çok serçeler üzülürdü dökülen yapraklarıma…
şimdi kanadı kırık melek gibiyim uçamıyorum
tüm turnalar hüzün bulutlarına gebeyken
yeryüzüne çok uzak adımlarım...
şehrin gölgeli yanlarını seviyorum
bana yalnızlığı sevdiriyor örümcek ağları
hüsran çiçeklerine korkmadan dokunmayı
ve sahipsiz kedilerin mırıltısını okşamayı…
eylül’ün nefesini özlüyor ellerim
sarı ve sıcak günlerin birleşiminde / ah! pastırma kokusu
bazen annem geliyor aklıma
saçlarımı örerken yüzüme çarpan kınalı elleri…
kuzine sobanın ışığında aydınlanırken sofamız
of ! içtiğim tarhana çorbasının sıcaklığı…
tekrar gelsin o günler
çok özlüyorum
çocukluğumda
varlığım kutsanmış melekti sanki…
her kanat çırpışımda binlerce kelebek havalanırdı
saçlarımın sarı tellerinden…
bir elim gökyüzünün cam mavisine
bir elim yayla çiçeklerinin kırmızısına dokunurdu
aldırmıyorum
geçen yıllara, biten ömrüme
affet beni Tanrım!
uçup giden zamanlar yalan söylüyor
artık çok iyi biliyorum
ben daha çocukken ölmüştüm...
07/09/2011
firuzem