YALNIZLIK VE TOPRAKYalnızlık tümden baran olmuş akıllarda Pencereden akıp giden fani yıllar Sessizce küser geçici benliğe yarınlar Karanfil kokusu sarar rıhtımları Ve yalnızlık yine gece yarısı… Küp küp sessizliğe boğulur odalar, Odak noktasından kayar sevdalar Kırmızı etekler sallanır gözümde. Sahi bir kız çocuğuydum ben de. Giz kokmuş anılar ve de yalnızlık. Yine yalnızlık ve saf dışı bahtiyarlık… Saçlarımdan süzülen cılız geçmiş Geçmişle örülmüş BEDDUALAR başlar Yalnızlık, büzüşmüş, soğuk avuçlarımda. Yalnızlık, ak-kara savaşında. Denizde yorgun düşmüş hırçın dalgalar Ve yine vurgun yemiş boş duvarlar… Şu yalnızlığı boğan eski dostlar: Ben de kaybolayım bir karlı fanusta, Tüm acı duygular, essin çığlık çığlığa Ve çığ düşsün feryat eden akıllara. Gömülüp rıhtımlara, asılayım yeşil bir huzurla… Bilmezdim uykumu yeşil gözlerin boğacak. Kâbusun dümbeleğinde pitonlar doğuracak, Yastığım boşlukta, kafam zemine doyacak. Beyincik arı gibi hücrelerimi örerken Mucizevî Anka kuşunun zümrütlü başı Uçup da gözlerinin olacak… Denizleri gemiler devirecek, Korsanlar arzın midesini delecek, Ben uykumda Azrail’in olurken Ellerinden özgürlük uçacak: İstanbul’un Kızkulesi’ne… Özgürlük kokacak avuçlarımda, Yeni cami’den, güvercinler duayla Pervaz ederken Secdeye alınlar değecek… Kim bilir kimin dediğin selalar, Bulutların olacak. Ben toprağa verileceğim. Sılayı, sürgün etmiş, mühürlü bedenler Sonsuz bir toprağa Ve ben de ahir toprağa, tutsak düşeceğim. Azat melekleri seninleyken, Ben, toprağın parmaklarında gözyaşı dökeceğim |