sorgulama hiçliğimi daha fazla kanatma artık kalbimi delirmek için ne çok sebebim var belki yaşamak gecikmiş bir kavga yaşanmamış bir aşk kadar kutsaldı…
mercan vurgunu bu hepimiz ağlarken hassasız mercanın suyun içinde yumuşayıp sudan çıktığında sertleştiği gibi katıyız hiddetliyken hepimiz
küskünlüğümüz bir çıkrıkta dolanıyor kendine sarıla sarıla…
II-
üzerime yalpalama / beni unut benliğim alışkanlık bu bildiğin…
beni savur ötelere ellerim riya / gözlerim yalan sözlerim eksik kokuyor unut gülüşümü…
uzaklaşan o trenle uğurladım neşemi arda kaldım orada kaldım
bu yalan benim hadi benliğim uzasın dilim ve sızlasın artık burun direğim
düşünüp yazmaktan / yazıp düşünmekten uykumu bulamadığım bir gecede sabaha varana dek öldü sandığımız insanlar için yanılgılarımız bir enkazın tuğla yığını gibi yıkımlardan geçti sürgün edildiğimiz hayasız yağmurlarda
III- her defasında yaralarıma tuz basıp incecik bir bıçak üzerinde cambazlık yaptırıyordun
lekelediğin sevdaydı hayıflanmıyordun hazin bir süreçten geçiyordu sabrımız tuhaf anekdotlar uyduruyordum geleceğimiz için ki gelecekten söz etmek için fazla çaresizdim avuçlarıma bıraktığın güz mermilerini bir dramın orta yerine sıktım ve, an öldü…
-kısasa kısassa bu -bu oyunda ’biz’ yoktuk / neden
IV-
sümbül kokusu geldi ilk başta usturayla kazıyorken aşkı esrik bir düşe uyandım sevginin sürmeleri akmıştı yüzüme
esen bir harla yandı derim -ne zaman sevsem, hep böyle yanarım- öyle hazin, öyle gereksiz öyle coşkulu
ah! diyordu şair / kaçaktı ’korumak istiyordu böylesi zamanlar için eşkıyalığını’ Seyduna damarlarıma akıyordu
ağaçları yorgun argın bir ormanda bıraktık matarasına partizan türküleri doldurup kendimizi yardan aşağı bıraktık çok hırpalandık
mevsim yorgundu aylardan dokunuş ve gitmek her hangi bir gün adıydı
V- şimdi an, heveslerce yağmur öpücüğü bir kadının gözlerinde parlayan ve ışıldayan bir sancı
ah benim kanamalı aşkım heder olduk baki bir yalnızlığın koynunda eylemlerde koşar adım heveslerle militan olduk bu kimsesizliğin sarkacında kaçıncı döngümüz
mimlenmiş dudaklarını bana ver yorgun argın yokuşlardan aşağı salayım aklımı siyah bir gül kadar ihtişamlı / kanım gece kokuşlu aksın
sözler vardır yardan hallice acılarla gelen bağnaz cümlelerin içinden sıyrılamayan balçığa bulanmış sahipsizlikler vardır
hadi şair yosun kokulu bir aşk doğur yetim olsun imgelerin kekeme halimle ezber etmezsem namerdim…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
mercan şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
mercan şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
hadi şair yosun kokulu bir aşk doğur yetim olsun imgelerin kekeme halimle ezber etmezsem namerdim…
fulya hanım dizeler süper, daha önce sizle ve şiirlerinizle tanışmadığımdan büyük bir kayıp içerisinde olduğum inancındayım... değerli çalışmalarınızın devamında birlikte olmak dileğiyle...
ÖZGÜN ŞİİRİNİZ,AKICI,DUPDURU..DİNLETİSİ DE KULAĞA HOŞ. DÜŞÜNDÜRÜYOR DİZELER, DEM VURDUKÇA.. BEĞENİLERİMLE AYRILIYORUM SAYFANIZDAN. GÖNÜL SESİ,YANSIMIŞ,IŞIMIŞ SAYFADA.KUTLUYORUM, SAYGILARIMLA,DEĞERLİ YAZIN DOSTU !
oysa yenilgiler öldürmüyordu göz bebeklerimizde ki aşkı sadece mercana dönüyorduk... hep o bildiğimiz yağmurlarda ıslandık, gün sonu / ikindi öncesi bağ bozumu renklerin en turkuazını seçip yaşam yaralarını savdık hep o eski ahşap gök gürültülerini özlerken / tekrarlarca kanadıkiçten içe doygun atları şahlandırdık bir anne avazında kusursuzluğa inat, harabelerin zindan kaçağı sesinin koynunda kaybolduk boşluklarında erittik buz dağlarını / çocuk yüreğiyle yeniden tutunduk her gün ölmedik belki bir çok kez ölmemiz de yetmedi ceset olmaya belki bu yüzden çoğalamadık aşkların yaşam sevinçlerinde her gün batımı çektiğimiz içlerle / yalpaladık hayatı fakat düşüremedik dalından göğün yıldızlarını hep kırık hep topal bir mercan kaldık berraklığın solgun mavisinde....
yorum ve şiir aldı götürdü...
iki yüreğe de tebriklerimi bırakıyorum...saygımla
Abdulkadir BOSTAN tarafından 8/21/2011 2:51:41 AM zamanında düzenlenmiştir.
çünkü bu şiir benim dünyamdan yazılmış aynen delirmelerdeyiz az evvel de konuştuğumuz gibi sanırım okursam biraz ferahlayacağım (aslında konuşmalarımız bana ilaç gibi geldi, ama dayanamadım yine buradayım işte hayatım.) Şimdi reel tüm yangıların içinden sıyrılıp şiirinle hoş-beş edeceğim iyice içine girebilmek için.
SEN FULYAA' m hediyesin bana, ötesi yok... TEBRİĞİMLE CANIM, DEFALARCA.
Nebiha Muradî tarafından 8/21/2011 1:24:27 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yumrukladığım tüm ömürlerin, eksik kalan şiirlerin ve tamamlanmamış acıların yamacına asmalıyız mazimizi. iç kanaması, avuç terlemesi ve kavgalarımızda soldurduğumuz gençliğimizin hatırına, son bulmalı bu terk edişler.
Ağlamalı mercan, bazen de kanamalı. Hangi denizde ve hangi rotada kaybolduysa gemimiz, yelkenimiz asla kırılmamalı. Dinmemeli bu rüzgarlar bu sızı hiç bitmemeli.
Benliğimizi unuttuğumuz hangi sokak başında tükendi sabrımız, biliriz. Biliriz ki, asla solmayacak irem bahçesindeki ruhumuz. Öldü insanlar, morglarda nefes alan cansız bedenlerin omuzlarında yaşamıyor artık hiçbir melek.
Yaraya tuz değil, tütün basmalıyız artık, acıtmamak için gözlerimizi.
Düşük yapmış bir aşk’ın ocağında, artık hiçbir güneş doğmayacak.
yosun kokulu bir aşk doğur
yetim olsun imgelerin
kekeme halimle ezber etmezsem namerdim…
fulya hanım dizeler süper, daha önce sizle ve şiirlerinizle tanışmadığımdan büyük bir kayıp içerisinde olduğum inancındayım... değerli çalışmalarınızın devamında birlikte olmak dileğiyle...