İki Kardeş Kırmızı//iklimini gözlerine bandırma başka bir edayla gülümsüyor şehir o zaman// yükseğinden baktığım denize bıraktım kendimi sanki tuhaf bir harman rüzgârı ile kapattım gözlerimi uçurum kuşları gibi kondum parmak uçlarına iki kardeş kırmızıyı çaldım yüzünden çaktırmadan sonrada batan güneşe gizlenerek okşadım gülgün bir bağban kırığını hayatın göğsüne sürdüğüm ellerimde nazlı bir bahar rahiyasının kokusu kaldı bırakın değişen talihin huzurunda yayılsın canözüm artık nasılsa aklımdaki üç harfli duyguların adı utandı filizlenmiş kirpiklerin kılıç gölgesinde parıldayınca siyah arsız renklerin altında sırnaşan şimşeğe benzedi beyaz ve tebessümlerle doldurulmuş tatlarla peteklendi her yer ne demeli nasıl söylemeli öyle bir zaferin sarhoşluğunda semazen dönüyor başım işte gitmek için geldiğim merhamet pembesi bir kucakta öylece bilmeden uçsuz bucaksız mutluluklar çoğaltmışım şükrünle sabrıma dizgin vuruyorum rabbim geçmişin derinliğinden yüze vuruyorum kendimi bileğimden zincirlerin izini yüreğimden kederlerin yüzünü bir hoşgeldin kelâmıyla ardıma süpürüyorum sırlı bir efsunla göğsümü delsin bu tatlı hicran dolunayı omuzladım gidiyorum Faruk Civelek |
geçmişin derinliğinden yüze vuruyorum kendimi
bileğimden zincirlerin izini
yüreğimden kederlerin yüzünü
bir hoşgeldin kelâmıyla ardıma süpürüyorum
sırlı bir efsunla göğsümü delsin bu tatlı hicran
dolunayı omuzladım gidiyorum
GÜZEL ŞİİRDİ,İMGELERE BAYILDIM.BU ŞİİRİ FAVORİME ALDIM.TEBRİKLER.BÖCEK YERİNE ÇOK YAKIŞMIŞ.SEVGİLER...