göndere çekeceğimdalgaların kıyıları dövdüğü lodos akşamlarından alacağım ödünç bıraktığım toprak kokulu saçlarını kör kütük akşamların tutsaklığından aşırıp suskunluğunu zil zurna hasretimi karanlıklara çarparcasına bahtsılıkları vurup bıçak sırtı kayalara bağıracağım o kayıtsızlıklara duyun beni duyun duyun yeter ya çarptım yüreğimin olmazlarını boğmacaya tutulduğum zifiri gecede al al bir umut bulutunda zebanisi oluyorum tutarsızlıkların en keskininden bileniyorum kurşun ayazlı sabahlarına suskunluğumu patlatırken bir deli arzu vurun beni vurun diyorum karabasanlarla kuşatılmış seraplarımdan ölümlere inat irkiliyorum adımlarken karanlığa teslim patikaları çatlayarak üstüme yağarken şimşekler boşalıyorken çorak topraklarıma deli bir yağmur ıslanıyorken kör kütük mahçupluğum ve postallarımı sarmalıyorken boz bir çamur gözlerimi kızıllığına mıhlayıp pusatsız hedefsiz ve pervasızca yürüyorum gelinciklerle çiğdemler yaka yakaya orman kardeşliğinde yeşermiş bozkırlara yürüyorum ey kuş tüyü özlemlerde palazlanan yalnızlık kaş çatılmalarıyla kuduran öfke ey acılar kışlasında patlayan barut bu kaçıncı savruluşum bu kaçıncı umut ey sessiz ırmak ey dingin sel ölü dalga sessizlik alnımı çatlatan yel katmer katmer dağlanmış yürek gizli gizli akan göz kendime yemin sana söz yenilsen de her yandığında her tükendiğini sandığında savaş meydanlarına mağlubiyetini yazıp yitirdikçe kazanan yanlarını çizeceğim düşen bakışlarını alıp yerden gri bu gecenin aydınlık şafağında gül yüzlü toprağımın yanağında yaldızlayıp göndere çekeceğim derin bir mağlubiyetle düşerken diriliş uykusuna kanayan yasaklarını filizlerin namlusuna sürüyorum militanca büyüyecek kardeşlik dağları küme küme sıra sıra zigana dan toroslara |