Düşürme Yadıma!
Gecenin matemine teslim etme yüreğimi
Bilirsin gözlerinden başka karanlık görmemiş yüreğim Ayrılıklara eş sayma beni,hasrete ekleme Ben sana hasretim,yüreğim mutluluklara... Eski zamanların siyah-beyazlıklarında Mavi umutlarla koşmuştum sana Aynaların kalleş yalnızlıklarını hatırlatma gözlerime Sokakların ayrılık kokan yasemin çiçeklerini Doruklarında beyaz görünen karlarının; Ulaşınca yürek yakan katran karalığını düşürme yadıma! Sersemlemiş düşüncelerimin,gözlerini bekleyişlerini Uykuları haram kılan düşlerinin; kurşundan beter her bir bakışını düşürme yadıma! Asla imkanlaşamayacak bir imkansızken sen yüreğine örülen o koca duvarın Her bir tuğlasını tınaklarımla kazıdım Bitmeyen ama yürek tüketen her duvarını; sana ulaşacak bir yol görüp tükettim kendimi Sen daha sonra kanayan ellerimin sızısıyken de sevdim seni... Gecenin bütün yıldızları küsmüşken bana, Güne bakanlar senin gibi dönmüşken sırtlarını ben gözlerine sığındım! Kim gitse arkasından ağlayan bir çocuk gibi Senin gidişine benzetmeye çalıştım,kim çıksa şu kapıdan belki hafifler dedim sızım... Ama kimse sen kadar olamadı!!! Hiçbir kimse senin ayak seslerin kadar sessiz basıp umutlarıma Kapıyı deli bir çığlıkla kapatmadı! Şimdi kör bir ateşken sen Küllenmiş sevdanı düşürme yadıma Bana zerre değer vermemiş olan yalancı yüreğinin, yansıması olan gözlerinle cezalandırma beni! Senin dağlarının dorukları uzaktan beyaz görünüp ulaşınca katran karasıyken,küçümsediğin dağlarım binlerce kardelene yuva... Şunu unutma senin dağlarında bir çalı yokken, Ben soğuk karların altında sıcak toprağımla bir bağ oluşturdum bütün boranlara rağmen... Şimdi eski bir yalnızlık ardındaki Zaman değişiyor,yürekte susuyor zamanla... Sen bir bıçakla da gelsen yüreğimin dudaklarına Susan bir sevda açılmaz! Zamana yenik düşmüşken yüreğim Açtığın dil yaralarını düşürme yadıma! (unutulmuş bir yara değilsin,hiçbir zamanda olmadın ama yüreğim gecelerce geçirdiği uykusuzluğunu yitirip yenilmişken uykulara,sakinleşmişken uyandırma aclarımı...) Berivan CENGİZ... |