Ortaköy'de bir akşamüstüdenize yarenlik eden bir lodosum. üstümde kaç zaman çarkı devrildi. kaç gece mülteci kılığındaki bedenimle sınır dışı edildim susuzluğuma zemzemini sürdüm, damla damla. Yusuf cemaline özendim hep. bir parça ben olmayı diledim dua dua. gökkuşağındaki her rengi içimde büyüttüm, boyadım. göz bebeklerine yaslanıp gün doğumu güzelliğini nakışladım mavi deniz, mavi gök,mavi sen............ vuslata ayarlanmış kurulu bir köprü Boğaz, şehr-i İstanbul’un omuzlarında aşk ve hicranın arasına vurulmuş betondan umut eli bir başında ben, diğer başında sen iki gözüm. bir gün köprünün tam ortasında göge gülümseyecek yüreklerimiz. ellerim değmemiş cemalinde koca çınar misali yaşamda. saçlarımın arasında filistinli bir çocuğun hüzne boyalı yazgısı asılı. ellerimde bereketli toprakların sessiz senfonisi, düşmeden düş’süzlüğümde ben hep siyahı yazdım sonra sen geldin. hani kozadan çıkmaya çalışan kelebek misali. bir umuttu, bir mutluluk sözcüklerle uçuruyorum rengarenk uçurtmayı yüreğimin ucsuzluğunda. vakit akşamüstü ı martıları soluma, senli kalbime tanrı misafiri oluyor. zaman savaşın izlerininde mühürlü sapanıyla taş atan çocuğun bedeninde tüm cenneti masumluğuyla satın almış elleri gül kokuyor, İsmail yüzlerinde tatlı bir tebessüm her şey ama her şey gülümseyin gözlerinde. aynı sana benziyorlar. sancılı bir gecede yol alacağım sana şehr-i İstanbul. Haydarpaşa’da bileti çoktan ayrılmış mavi tren yolculuğu, penceresinde senli cümleleri ilmekliyorum. kara peceli gecede gözümü sana kapayıp, sana açıyorum tekrar Tengriye açılmış bir dua oluyorsun dudak ıslaklığında. sensiz yanım koca bir karanlıktan ibaret polisiye bir romanın tam ortasından çıkıp, geliyorsun. hayalin gerçeğe en yakın yanıydı nefesin. şehrinin ağır gürültüsünü satan kalabalık ve yüreğimde seni di’li geçmiş zaman boyamadım tedavülden kalkmış bir kitabın satır aralarında gecenin kanamalı saatinde kalemimde senli cümlelerim doğacak, körpe, tapteze. geçmişi alıkoydum gelincik tarlasında cemalin, cemalimde. ne vakit hicran girdabında olsam payıma düşen hissemi, gelecek zamana ayarladım. sorgusuz,sualsiz. zaptına geçirilmiş tüm düşlerimde. gelecek vadettim sana şehr-i İstanbul. yüzümü lodos keskin bir bıçak gibi keserken kara yazgıyı süpürdüm, kaç suskun tabuta Yusuf’un kuyularına gömdüm. uzaklığı hiç aldırış etmedim ben. gelecektim (s)bana, bir gün varacaktım sana bastırdıkça özlemleri, yanıklarımı derime iz bıraktıkça kağıttan gemiler yüzdürür Marmara’da b(s)ensizliğin, bir günlük mesafe yokluğunun yoksulluğuyla başlayıp Yusuf cemalinde bitirdiğim satırlarımı cancağızım. varlığın bende koca bir ömür iki gözüm................. sesinde yaşamaya bir ömür veriyorum cancağızım. özleminde kasıp kavrulan yüreğim, bir su damlası diye sesinin berraklığını içiyorum. susuyorum sana. sesinin yanı başına yaslanıp, bir hayat diliyorum bize. bin fincan özlem, bir fiske umut, bir gram huzur, koca bir sen şehr-i İstanbul............. telefondan yansıyan sesine anlamlar yüklüyorum. maratonluğa koca bir hayat sunarken insanoğlu avuçlarında sımsıkı sakladığın Marmara’yı sürüyorsun dudaklarımın çatlaklığına, çocukluğumu arıyorum parklarda. yokluğun yoksulluğuna bir zekat verip, bir şiir yakıyorum, çocuksu yanıma yalın ayak koşuyorum yüzümde tatlı bir tebessüm ceplerimde bırakmadığım hacıyatmazlar nice rengarenk bilyeler var.................. gece karası gözlerinde bir mutluluk bana bir can....... uzayıp giden bir yol oluyorsun kum saatinde. ve lâlli özlemler peşin sıra arkasında pencereden arsız rüzgar ilişiyor, zenci kölelerime kanlı infaza kurban ediyor. tüm cümleler bir bavul dolusunda. hicran ulu arta yerde yenik düşüyor. el yazısıyla yazılmış bir mektupta buluyorum kendimi senli cümleler hazır kıt’a halinde seni bekliyor, beni bekliyor. şehr-i İstanbul’u bekliyor yüreğim özleminle közlenmekte ism-i nâzımını fısıldamak dudak kenarlarında her gün yeniden aşık olmak sana. Şems’in ışık süzmesinin altında güzelliğini yaşıyor İstanbul. Çınaraltı kahvesinde onlarca şiirim var sana. zamanı yüreğine , yaşadığım bir senli an’a kurban veriyorum canımı. feda olsun sana helal-i hoş olsun şehr-i İstanbul. gordion 27/07/2011 |
sevgi ile...