vuslata ithaf edilmiş tozlu sayfalarında süssüz bir ayraçda kaldı zaman.her tren güzergahında özlemi bir nebze almıştır........ bazen kırkikindi yağmurlarıyla tanrı misafirliğine göğüslenmiş zamana bazen de ablukaya karşı direnen bir filistinli gibi savaşmıştır lakin asla vuslat yüklü yolculuğuna feragat eylemedi vagonlarını her şeye inat sen, hicrana inat özlemin, çileli yazgının son huzuru sensizliğe karşı beni kaybetme iki gözüm. kalem umuda niyetlenmiş mutluluk payının tümcesinde yer alıyor. canında bir can taşıyan bir yüreğin taze bir nefesinde şehr-i istanbul. soluğuna binlerce ölüm peydahlanmış Züleyha’nın acıklı, kan kırmızısı hikayeli bir kitap. vuslata ithaf edilmiş tozlu sayfalarında süssüz bir ayraçda kaldı zaman. her gece sana ölüp, her sabah sana dirilmek yeniden cancağızım. İsa nefesinde saklı her duayı kurumadan bir yaraya şifa diye sürüyorum. yetimhanedeki çocukların yüzünde ayak izlerin. saçlarına değen ve bher bir zenci kölelerinde ab-ı hayat bahşeden meltemin çorak , kısır topraklarımda nasipleniyor. gümüş pullara çok yakın, hicrana uzak bir ev düşlüyorum. mutluluğun hiç kapıdan çevrilmediği kerpiç duvarlar. birkaç basamakla kapıya uzanıyorum, her bakışta birbirlerine kenetlenen bir çift gönül; sen ve ben cancağızım. düşten öte düşürmeye değer hayata. uzak bir ihtimalde saklambaç oynayan bir hayal............. dededen yadigar bir evde, Şems koyarken kuş tüyü ışıklarını pencerelerine bir çocuk misali avaz avaz bağırıyorum, seni seviyorum diye can sızım. yüreğine dua dua sevdayı nakkaşlayıp nefesinde bir hayatı bahşeden yâr. ah İstanbul! Haydarpaşa’da cam kenarı biletleri biriktirip, kağıttan gemiler bıraktım Marmara’nın eteğine. sana bakan caddeye bir cümle bıraktım yüreğim(n) üşümesin gece ayazında. gün doğumunu müjdeleyen çingene vapurunun içine şiirlerimi bıraktım. ne vakit hicran işgali bir iskelede mola verirse senli cümlelerim vuslatı ayağa kaldırır. ve sana kocaman telli duvaklı gelin bıraktım, yüreğimi. vuslat filizlerini boy atarken pencerenin pervazında az kaldı sevgili kavuşmaya. yağmur duasının bereketiyle çıktım sana sağım solum hasret. önüm arkam sensizliğin ıslığında. düşeyim, düşüne. mavi tren susuzluğuma nüksederken maviliğiyle bir uçurtmanın uçuşunda gelmekteyim sana cancağızım. küçük bir kız çocuğu elinde rengarenk onlarca balon duracak İstiklal caddesinde balonları görünce koşacağım sana. kan ter içinde bedene rağmen adımlarım hızlanacak. nefesinmiş gibi çek beni ciğerlerine can kuşum. bu kaçıncı sende kayboluşum cancağızım. bu kaçıncı faili meçhul cinayetlerde yargılanmak, hüküm baş harfinle verilen idam. Azrail ecelin arka kapısına aralarken düşlerime. yaşamın çıkmaz sokaklarında hiçliğime kendi ayağıma çelme takıyor. kanayan diz. yoksa zaman feragat edip boğazıma yağlı bir ip geçirmeye niyetlenirken toparlan şehr-i İstanbul. ism-i nazımın bende herşey. nefesin bende mutluluk. alfabeyi bükmeden sana diriliyorum Yusuf’un kefensiz mezarlarında . ne zaman kurusa dudaklarım birkaç saniye içinde varıyorum sonsuz zemzemliğine bırak ıslansın düşlerim. yetim kuşlara vermek üzere beklettim avuçlarımı azizliğinde saklı düşleri sessiz harflerim oluyor. kum saatini içinde olan yüreğim küçük bir çakının özlem yangınlarında büyütüyor seni usulca. bir iskelenin kenarında soluk soluğa koşarken (s)bana ve sarıl bana hiç bırakma cancağızım................................... gordion 26/07/2011 |
insan gibi insan olanlar gibi
can dostum
her tren raylarini adimlarken adimlari ile..
belki
devasa yuklu bir ..hasret
belki
derinden derine bir ..ozlem
ve belki de ,kim bilir
ne bileyim
..hani
istanbul
bir okyanusa bir okyanus daha ekleyip gonderdim gonul teli ile
kalemine
murekep olsun diye..
gonulden sevgi ile
Metin Demirkaya tarafından 7/27/2011 1:06:03 AM zamanında düzenlenmiştir.