YazKaranlığın edepsiz yerleri, gözlüyor bizi gölge pencerelerden. Dudağın payına düşen, düşün mahrem yerleri. Elleri nefesimi tutuyor. Gecenin kirpikleri tutuştu tutuşacak. Bir karanfil yaprağı tenimde gezinen... Mum ışığı, şiirler yazıyor, hayallerin en loş kısımlarına... Terim bir telaş içinde, dokuyarak arzularımı... İlmekleri sökülüyor bir bir, ihtiras karışmış yalanlarımızın. Sonra, Sıyrılıyoruz usulca, sabaha uzanan kılıfımızdan... Resimsiz soluklarımızın kollarında... Sararmış yapraklarla gömün beni, kalbimin ortasından geçen ırmağın kenarına... Ya da bir ağacın kovuğuna gizleyin tükenmişliğimi. Bir sokak meleğinin kucağında kapansın ruhumun gözleri. Kefenime cümlelerimi de sarın, çığlıksız merasimlerle... Karanlığımı da toprağa dökün benimle birlikte. Ve yaz dedi ölüm. Yaz... Doğumla ölümü çiftleştiren rüyalara adak olsun. Ölümle doğumu çoğaltan adaklara rüya olsun... Yaz dedi ölüm. Tedirginim bu ayrılık arefelerinde... Sensizlik ölü güz zamanlarıyken... Oktay Coşar |