rüzgar sıkı tut
pembe renkli naylon deseni
çaprazlama üç tahtanın üzerine sararken yurdanur ile sokakta bulduğumuz birkaç çiviyi mahsun amcadan aldığımız çekiçle korkut abi tahtalara tutturdu sonra o kaplamadan kalanları büktüm kestim yapıştırdım ve kuyruğunu oluşturdum makbule teyze penceresinin önünden küçük kız diye seslendi elindeki uçurtma mı yoksa küçücük ellerimin üzerinde naylonun hışırtıları heyecan ve kibrin saltanatı ben yaptım övünmeliyim parmağımdan çıkaramadığım ince kıymıkları batıyorken koşarak çıktım mahallenin yokuş yukarısını terledim yoruldum yüzümde başarmanın gülümsemesi hani geçenlerde annemin yaptığı üzümlü keki yerken hissettiğim gibi şimdi çocuklar da sardı etrafımı hatta mehmet amcanın sümüklü torunu da kollarında sümük izleri merak edip komşumuz bilge teyzenin koluna sürmüştüm bir güzel azarı da işitmiştim halbuki onun kolunda farklı görünüyordu rüzgar bir türlü gelmedi hevesi yoktu galiba mızmız sedanın yüzünden olsa gerek zaten kıskanç zelihanın da gözü kalmıştı ufak tefeğim diye ittirip elimden kapmaya çalışmıştı bir parça kuyruğundan alabildi mahalleye sorsa tüm çocuklar söyler nasıl inat olduğumu kaptırır mıyım hiç tufan sağ ayağıyla taşa vurdu taş ahmetin ayağının dibine düştü gitme vaktidir dedi çakmak çakmak gözlerini bana dikerek tozlanmış elbisesini silkti şeyda boynunu büktü hüseyin tek tek dağıldı tüm umutlar kaldık yunus ile ben bıraktığım uçurtmam çakılırken yere bir hışımla kaldırıp başımı avaz avaz rüzgara bağırdım sıkı tut ipini uçmasın |