bilesin
bilesin ki
ıslak kaldırımları yalıyorken kör bir karanlık taş kaldırımlara balyoz gibi iniyorken bir fahişenin ayak sesleri dağların gölgesi yuvalanıyor sırtıma çekiyorum kanburunu varoşların vuruyorum körkütük bulvarlara vuruyorum ceberrut bir geceden artık ne varsa ve sızıyorum dar bir sokağa üstüme tünüyor gece tükürüyorum ay ışığına buz gibi bir namlu doğruluyor şakağıma elimin tersiyle itiyorum kayıyorum titrek yaprak hışırtılarına buğusu çarpıyor yüzüme kirpiklerimde deniz tuzu çatlıyor gizleniyor şemsiyesine gözlerimde bir sokak lambası ağlıyor avuçlarımda titreyen bir şişe körkütük sövecektim bağıracaktım oysa ağız dolusu şişecekti aortlarım bırakacaktım kendimi çoktan yine becermedim bir dalga kudurdu sahilimde boğdu sesimi hiç yoktan gidiyorum şimdi kilitleniyorum bir deli açmaza amansız bir acıyla flörtteyim beynimde karanlık bir bereket aşiyan ellerimde gecenin konukluğu yüzüm tayfunlara emanet bütün ayazlar cehennemimdir bütün baharlar firari ılık bir aymazlık atınca tokadını kulaçlıyorum nehirlerini gece üstüme yağıyor boğuyorum sahte şehirlerini küllerin tılsımına rehin bırakıp tütünümü döndürüp yüzümü bir deli lodostan sarı parmak uçlarımı nefesimle harlıyorum öfkemi dinginleştiriyorum dalgalarında başım dik gökyüzünü tarıyorum ve vuruyorum kendi kulaçlarımda bütün teamüller çatladı beynimde bütün ezberler kör bir virane doğum sancılarıyla inlemekteyken bir al şafak çivit sabahların vurdumduymaz telaşında ellerimin buzu harlanmakta cehennemler kuduruyor çığ bekleyen eteklerimde postallarım hedefsiz patikalara tutsak savuruyorum deli poyraz bir yele küllerimi yürüyorum ağır aksak ey sevgili kan çekilmekte damardan birazdan uyanacak gün gece atacak beni koynundan bak şimdi bak ellerim yüzüme siper dizlerim böğrüme emanet gel de bitsin bitsin bu sefalet |