İn Cin Sevişiyorİn cin sevişiyor simsiyah tenhalarda Öldürmekten yılmış bir bıçağın kokusu siniyor çığlıklara Darağacında koyu pişmanlık renkli bir dudak asıyor kendini Ayıpların hepsi adam olmuş – bir tek ruhu kalan çarşaflarda İşte bakın tam bu esnada – tam bu esnanın göbeğinde Bütün kuklalar soyunmuş koşuyor kıyamete Nasıl da yıkılıyor duvarlar gözyaşlarıyla Ağaçlar nasıl da gömüyor toprağa kendilerini Nasıl da yılmış yıldızlar – karanlığı ödünç alarak İşte bakın aylar nasıl da karışmış birbirine Nasıl da göz altları morarmış sebepsiz sevmelerin Öyle derinleşmiş işte göz çukurları – içine yalancıların düştüğü Tam bu esnada Küçücük – yumuşacık – körpecik bir el Göğün bakire perdesini kalbine doğru çekiyor Görüyor musunuz? Nasıl da kanıyor sonsuzluk Nasıl bir utanç yağıyor dokunduğumuz topraklara Sivri – çok sivri hezeyanlar batıyor göğüslere Görüyor musunuz ? – hiçbir tomurcuk kibirle sulanmaz artık İşte o esna – bir huzurlu bir yaprağın üzerinde artık O hiç doğmamış el bir kez daha oyuğunda Geceyle gündüz sevişerek çözüyorlar düğümlerini Yıldızlar sadece üşümemek için giyiyorlar karanlıklarını Aşk bir kez daha çizdiriyor kendini tarihine Şimdi bu şiire bir şahit lazım – o el dışında Hiç görmediği bir büyüye inanacak kadar düşçül biri mesela O eli düşler düşlemez bir şiiri bile yarım bırakacak biri... Oktay Coşar |
hıımmm...onlar da büyümüş.