ruhun teraslarından seyrediyorum hüznün hayata akış dönencesini uzaklaşmanın tanığı dokunuyor yüreğime sanki dudaklarıma tutunmuş düş bedensizliğinin ana dili
belki susabilirim iç mitinglerin uyuntu mezarlarında ama bilinmez ayrılığın neresine ilişir muamma zihnin yokuşlarında başlayınca kuşatmanın kaygısı uçurum merdivenlerinde soracak hisler bir ömür acaba acaba
şimdi bana ait kimliksiz noktalarda boşalır gözlerim katıksız bulutlara
ey sevgili aldım vebalini bir beceremedik ayrılığın siyahyağmurlarında ıslanmayı sesimi saldım sulara dinlesin derinlerin yüreği sensizliğin sesini
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Sensizliğin sesi şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Sensizliğin sesi şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
mesajLarınızda bahsini ettiğiniz sansür konusu burada aktif oLmamış sanırım... haLa yazabiLiyorum, bence gerekLi önLemi aLmaLısınız... daLgınLığınıza geLdi sanırım sizi uyarayım istedim.. oLaki eksik bişi yaparım 5 yerine veririm puan oLarak siz hiddetLenirsiniz sonra kavga fiLan ederiz..
"Yitik bir aşk hikâyesi bizimki. Faili acımasız bir meçhul aşk... Faili sensin apansız çıkan bu yangının. Sen ki buz tutmuş mektuplarla ısınan ve okuduğu her mektupta toprağındaki yarık biraz daha büyüyen bir evrensin... Gözünün önünde eriyip giden mumları unutup yeni kuşlar vurursun kanatlarından... Yüreğin harabeye döner; yağmurdan der avutursun kendini... Oysa bilmezsin sönüşüne aldırmadığın mumların yüreğine kurduğu çadırlardır sana bu acıyı veren...
Yalnızlığın anadiliyim ben! Sensizliğin lugatı yok!Sensizliğin seni yok! Sensizliğin sesi yok! Yine de ben, bensizliğine yanıyorum.Kusursuz bir ordunun donanımlı bir askeri gibi değil,kaybede kaybede körleşmiş kılıcından başka hiçbir silahı olmayan yetim bir savaşçı misali yeniliyorum sana. Sen savaş sonrası ganimetlerini toplarken, ben; yastığımdaki çukura esir veriyorum gözbebeğimdeki tebessüm güllerimi. Yaşam alanı daralıyor umutlarımın. Yasına açan çiçekler oksijenimi soluyor.
Yaşanmış acıların üstünden geçiyorum, kim bilir kaçıncı kez. Kara kalem bir hayata doğmuştum. Gözlerim gözlerini göremiyorsa bundan! Gidişinle hiçbir ilgisi yok! İnan! Sen başlatmıştın ve gitmek ( ! ) en çokta sana yakışırdı zaten. Meğer ben denize düşüp sana sarılmışım! Sonra da… sonramız yok işte.....
Zılgıtı çalınmış türküler besliyorum tarihi kederlerimin zirvesinde. “bedenine büyük gelen hüzün urbalarından arın” diyorsun giderken, bir de gözlerinden başla beni unutmaya!"
belki susabilirim iç mitinglerin uyuntu mezarlarında ama bilinmez ayrılığın neresine ilişir muamma zihnin yokuşlarında başlayınca kuşatmanın kaygısı uçurum merdivenlerinde soracak hisler bir ömür acaba acaba
şimdi bana ait kimliksiz noktalarda boşalır gözlerim katıksız bulutlara
Şiirle kalınız efendim... Selam ve dua... Saygılarımla.
aldım vebalini
bir beceremedik ayrılığın siyah yağmurlarında ıslanmayı
sesimi saldım sulara
dinlesin derinlerin yüreği sensizliğin sesini
Ne güzeldi şiiriniz... Etkileyici güzellikte biçimde aşk kokuyordu buram buram.Ve hasret, hüzün de öyleydi.Kutluyorum yüreğinizi.
Saygıyla.