altın yaldızlı kalbim aşk güzergahında atlasın olmuşgönlüm; misket üzümünün kıskandığı gece karası gözlerinde kaldı aşk ve müflislik pek ağır bir yük lakin çekmek gerek gül,bahçeye bir duvakla geldi yüz binlerce gülşeni ram eyledi şehr-i İstanbul’a Şems’in kerem kokusu sardı sarmaladı lâl kızılı dudaklarından çıkan harfte can gördüğümü zulmü kimden çekti ki yüreğime bu âşık öldüren oku kim attı? bildiğim şu kadarı; Yusuf’un güzelliğinde bileğini kesen Mısırlı oldu gönül seyrangahında bir şeytan çıkarsa o vakit ki melek adımını atar zaman en uzun yaz gecesini geçirmekte sen nuru şemsten iste şemsten belki acır da zuhur eder âşık bülbül sen hemen yaşamayı iste hayr olsun. bağ yine yeşerir gül yine koncalanır lâl Şems iki dudağının sır dünyasında doğunca mâşuk’un yanağında binlerce Emirgan laleleri açar yeşillikte o perçemin geldi mi ruzigâr hüsnüyusuf’un kokusu gülün başına çalarken vuslat gecesinin hikayesini öyle hemencecik anlatabilecek bir hadise değil ki cancağızım her bir cümlede binlerce âşık yanıp, yakılmakta.... Süleymanî dilden risaleler çıkınca baş aşağı duran felek ve aşk sofrasında dert çekilmeden nimet elde edilebilir mi ki kara peçeli gecenin rahminde Nuh gibi tufan derdinde sabır ektim maksat incisi bin yıllık murad istridyede saklıysa saçlarından esen rüzigâr ay yüzlünün misk-i amber kokunu sunmakta kevser tadında gök kubbe üzüm kızılına boyanırken hicran tövbe etti zaman müjde verdi yine âşık sazının perdelerini dokundu sem,meşale olmasının tam vakti harfe, sese sığmayan, sözle, sesle anlatılmayan aşk def ve ney feryadıyla coşmuş feryad, feryad........... yamalı yürek şehr-i istanbul’un nazına,işvesine razı şükrederken tengriye Samirî’ye bürünen nefsi ne de olsa darağacına götürecek Haydarpaşa, avucunda hayli bir kan toplamış fakat mavi tren bu kanları döküp, gitti Allah Allah Kim toplamış ki kim telef etti? seni cennete bile değişmeyen bendeniz zamana Yusuf’u kalp akçeyle sattı da kâr etmedi kalem mahrumiyet aybiyle beraber yokluğunun yoksulluğu cehennemin ateşbâz çukurunda ateş topları toplamakta bu dermeder cna şehr-i İstanbul merhamet eyle vaktiyle o da iş bilirdi,kamildi Âşk,bana yazmayı öğrettiğinden beri senli cümlelerim şaha kalktı neşeden Marmara’nın kıyısında gül-ü nâra açılmakta başında o usul Kız kulesinin gölgesi var gülrenk pirim altın yaldızlı kalbim aşk güzergahında atlasın olmuş cancağızım gordion 22/06/2011 |