HANGİ İPLE İNİLİR SENİN DERİN YARANA!
’karanlıkta karıncayı görenler var’
Derin bir yaraydın, kendi dibinde kanayan ömründe zemherileri ısıttın tutuklandın! ellerin kilitlendi gülüşlerin kelepçede nüfusun tel örgülere kayıtlı!.. orda bütün özlemler çıldırmak içindi gözlerin ağlamak için... bir yanını orda bıraktın, öteki yanın terkedip gitti seni aşk kadar eksik, yalnızlık kadar çok yaşadın güzel günler çok gerilerde kaldı uçurumlarda kaldı sesin namluların ucunda cinnetin infazlarda masumiyetin çarmıhlarda insaniyetin!.. sana yamuk yaptı hayat umutların kundaklandı yaralarına tükürdüler senin mavilerini kirlettiler! bütün mavilerini... upuzun yollarda kaldı, üzgün ve sabıkalı bakışların!.. ’acının nakışıyla işlenmiş’ bir hayattan geldin sen; kangren çiçekler topluyordu çocuklar sen öyle çok bildikçe acıtılıp, kederlenmiş sen öyle kendi yüreğine inmiş... sen öyle şarkılara yaslanıp, şiirlerle demlenmiş sen öyle masum, öyle hesapsızca... gecenin simsiyah duvağında, irkildin! yalnızlığınla yüzleştin yaralarını biriktirdin uzun boylu sevinçlere hırçın rüzgarlara dayayıp yüzünü savurdun yüreğini sarsıldın ve doğruldun sonra... ve dedin ki: yasak türküleri (özleyeceğim) suçlu şiirleri takvimlerin yaslı yüzünde, düşüncenin hücresiydi hayat küçük yaşamlar sevdin, büyük ölümlerde aşka düştün ve ’dibini gördün her şeyin’ sonra, derin yarana bıraktın kendini usulca ve anladın ki dibi yok yaraların!.. (Birdal ERDOĞMUŞ) |
Yürek sesiniz ve o sesi bizlere döken kaleminiz var olsun.
Saygılarımla...