Allahuekber DağıBir sis çöker tepeden, eteğe doğru, Bir mistik havadır, aldığın nefes Görünmez dağların ucu, doruğu, Gölgeler hisseder, ses duyarsın ses... Sisler arasında, gezen gölgeler Konuşur, koşuşur, dolaşır olur Dikkat kesilir de bakarsan eğer, Birazdan gözlerin, alışır olur... Ses duyduğun yöne, gidecek olsan O sesler kesilir, gölgeler yiter... İrkilir, tiksinir, korkarsın o an, Hissiyatın seni, boşluğa iter... Sonra Enzübillah Besmele çekip, O alem sırrına, şahit olursun... Görüp yaşadığın, anı tıpa tıp Aklından silmezken, silinir korkun.. Binlerce yiğitten, onca askerden Fikrinde yer eden, garip sır kalır... Uhrevi bir alem, Allahekber’den İnerken, içinde bin tesir kalır... Şehitler orada böyle görünür; Böyle işitilir, böyle yaşarlar... Bu vatan koynunda, böylesine hür, Böylesine özgür, bar oynarlar; bar... Hemşehri olmuştur; bu dağlar artık Bütün Türk eline, Türk ulusuna, Ağlayıp bir zaman yaşlar akıttık, Minnet duyduk, yüce Türk ordusuna Bu dağın bağrında kalmış, Mehmetler Ölüm için emir almıştı; o gün, Demeyin onlara, ölmüş Mehmetler, Şehitlik sırrıdır, orda gördüğün.... Şehidi olmayan dağı kim tanır? Şehidi olanın, adı ezberdir... Şehitsiz dağlara, bakan utanır; Şehitli dağlar ki, Allahekberdir... Allahekber Dağı, zirvende Senan, Allahekber Dağı, dinelsin sisin... Allahekber Dağı, düşman korkutan, Sen ki, Türk yurdunun nişânesisin... Gürsoy Solmaz |