BİR KENT/BİR YARA-II-
Kentlerin rahminde, doğmaya hazır piç acılar!
Evladının bedeninde sigara söndüren, işkenceci babalar Ve ırzına geçildikten sonra öldürülen çocuklar.. I Seni sevmekle başladı en azgın yaralar... sen, benim sabıka kaydım sıtmalı akşamlarda onardığım yalnızlığım ömrümde bir yama gibi sakladığım.. Ben seni seviyorum, öksüz çocuklar gibi... ben seni, kalbime savrulan bir ustura gibi ... Hep yolunu gözledim, gelmedin.. Takvimler beklemekten, ben yoruldum seni özlemekten. II Savruk aşkların öznesiydim, anlamımdan yoksun kaldım bir zaman işitilebilsin diye aşkın ayak sesleri ve şiirlerin iççekişleri.. III Unutma kalbim! sen kendi memleketimde sürgün aldatıldım, ağlatıldım adına sarıldım... adını sordular söylemedim / adınla dolaştım sokaklarda sustum kaldım, adınla yaşadım resminle kendimi yatıştırdım upuzun ağrılarda, kalbimi sensizliğe alıştırdım Işığın infaz edilen karanlığında ’yarasalar sokuldu geceye..’ unutuyorum ellerini tutmayı gözlerini unutmaktan korkuyorum! IV kalbim ağlama; çölleşti kent, kokusunu yitirdi güller rengimi çiçeklere, bedenimi açlıklara veriyorum... Hüzün stokladım bu kente... her şey sığar kentlere; acılar, iniltili yoksulluklar, ağrılı yalnızlıklar, amansız ayrılıklar.. Sığdırır, küfürleri, çırpınan sevgileri, ihanetleri, katilleri, cinayetleri... ’fakat bir aşk, bir intihar, bir ömre ancak sığar’ / Sığmaz ki çığlıklarım ağzıma; sensizliği katarsam sesim sığmaz şarkılara... Yaşıyorum hayata, ölüyorum ölüme sığmam ki.../ V Ağla kalbim; iki yüzlü merhabalara çıkar sokaklarım saçlarımda eylül yağmurlarının ıslaklığı rakı tadında sarhoş şiirlerim.. Kimseler bilmiyor, yalnızlık bizi oynardı, farkındalığın yalın ifadesinde... Herkes sürüklerken geceden sabaha vurmuş cesedini; kimileri kırık aynalarda paramparça yüzünü toparlama telaşında! Üşüyen düşlerine, prezervatif giydiren seks işçisi kadınların trajik öyküsü- tenlerinde eski bir aşkın ateşi küllenip dururken acıların örsünde! VI Geceye rehin bırakılmış çaresiz susmalar da, herkes sürüklerken geceden sabaha vurmuş cesedini; kimileri yenilgiye ayarlar saatini... Ve yeni bir güne kusar hazmedilememiş yenilgisini. Aslından, aşkından, adından, aklından ve insanlığından (çıkar) yeni sabahlara... Geceye yalnızlığını, yastığına gözyaşlarını, ’cüzdanlarına ihanetlerini’ saklayarak çıkar yeni sabahlara... Hüznün, acının, açlığın, acımasızlığın hüküm sürdüğü bu hoyrat kente bir isim bulamadım. Birine verdiğiniz sevgi, size ansızın gözyaşı olarak geri döner. Oysa, bu kent seni ’bağrında bir yara gibi taşıyarak öğrendi’.. açlığın, vahşetin buyruklarında esaretle ödenir özgürlüğün bedeli herkes kendini bileyen bıçak olur telaşlı ve korkak! VII Ah kalbim unutma! yaşamaktan beslenir ölüm suskun ve ıssız! Ölmek yerine, yeniden doğar acılar kimsenin geçmişi silinebilir değildir, herkes hep bir şeyler alırken geçmişinden her yolculuk biter, herkes kendine döner bir gün herkes bir gün silinir gider; bir tek biz kalırız vurulmuş kuşlardan ve paslı hayatlardan geriye... (Birdal ERDOĞMUŞ) |
sen, benim sabıka kaydım
sıtmalı akşamlarda onardığım yalnızlığım
ömrümde bir yama gibi sakladım seni
ben seni, öksüz çocuklar gibi
ben seni, batık bir gemi...
ve kalbime savrulan bir ustura gibi sevdim...
hep yolunu gözledim, gelmedin!..
takvimler beklemekten; ben yoruldum seni özlemekten
ÇOK DUGULU, ÇOK ANLAMLI. YÜREĞİNİZE SAĞLIK... SEVGİM VE HAYRANLIĞIMLA...