Hasretim dinlemeye...
Durma karşımda bir şey söyle,
Duymak istiyorum senin sesinle, Yoğurmuş olmalısın kendi nefesinde, Damıtıpta o zihin denen gizemli düzeneğinde, Yazdığın gri kasvetli bir gökyüzüne... Vicdan denen o sağır-dilsiz zalimin elinde, Her düşen yaprakta tepene indirdiği arş-ı alem gürzü ile, Tir tir titrediğin, Sonra da zonklamalarını gecelerce dinlediğin, O hiç tükenmeyen saniyelerin sabrında biriktirdiğin, Zambaklar açtıran tüm o eziyetlerinin, ve yetmez bir daha, bir daha diye inlediğin, Feleğin iğnesinden geçirip sinene işlediğin, Sana ait tüm gerçeklerin... Dinle ve yaz hepsini gökyüzüne, Ben de şöyle bir bakayım o pastoral resmine, Ufuklarında martıları olsun kara bulutların ötesinde, Ki binipte üzerine götürmeli seni hiç ayak değmemiş çöllere, Bir tek sen olmalısın kumdan tepelerinde, Kızgın güneşi konupta çıplak ensene, Sürünürken o kızgın çöllerinde, Soğutmalısın her bir kelimesini çıplak bedeninde... Ya da gitmelisin en uzak kutuplara, Üzerinde olsun ne bir hırka ne de bir parka, Gözlerin donmuş olarak kazılmalı o mavi buzullara, Ellerin kavrulupta karışmalı billur okyanusuna... Durma işte karşımda bir şey söyle, Duymak istiyorum en güzel sesinle, Sana ait güftesiyle bestesiyle, Usulca fısıldayarak sadece bana söyle... 28 Mayıs 2011 Fotoğraf: antonio bit.ly/kbC56q |