Dadaloğlum Değil Mi?
Gâvur dağından kalkar bir yiğidin avazı,
Deliliğin burağı, Dadaloğlu’m değil mi? Ona yaren bir atı, bir de gürleyen sazı. Türkmenlerin yüreği, Dadaloğlu’m değil mi? Kimsede göremezsin vallahi yoktur eşi. Haykırırken şiiri sanki yarılır döşü. Barandağ’ım görmez mi içindeki ateşi. Karanlığın çerağı, Dadaloğlu’m değil mi? Ezilenler biliyor çektiği onca çile. Gerçeği çekinmeden sen getirdin sen dile. Ovalarda, dağlarda o Arap atlar ile. Yakın eden ırağı, Dadaloğlu’m değil mi? Türkmenlerin destanı yazılırdı zamanda. Kılıç, kalkan sesleri uzak değil yamanda. Ayakların iz sürdü, yemin olsun Kaman’da. Vuslatın son durağı, Dadaloğlu’m değil mi? Asaleti sen oldun besmelede dillerin. Bülbülün nazarında açıyordu güllerin. Yetimin, gariplerin yolda kalmış ellerin. Sofradaki çöreği, Dadaloğlu’m değil mi? Mucur sana hasrettir seni arar Özbağ’ın. Kırşehir’den el eder sanki sana her dağın. Kızılırmak, Çuğun’da, bellenen her toprağın. Kazma ile küreği, Dadaloğlu’m değil mi? Anlatmakla biter mi yiğitliğin destanı. Vatan için ölenin boşa gider mi kanı? Avşarların atası, hem özü, hem de canı. İmanın saf direği, Dadaloğlu’m değil mi? Âşık Serdar Atabay Kaman’a selam eder. Tüm gönül dostlarına Allah’ım verme keder. Davaya bağlı kullar, zaferi yakın güder. Şahadetin ereği, Dadaloğlu’m değil mi? |