DUL AŞKIN ÇOCUKLARIEl ele dolaşırken senle mahlede; Yola zam, caddeye haciz gelirdi. Ne zaman dudaklarının kıyısına demir atsam; Köpek balığı delerdi, çaresiz sandalımı... Biz seninle gülemezken doyasıya; Martılar sevişirdi, vurupta kıyıya. Sen; Hiç bir zaman koklayamadığım gülüm, Ben; Aşkından yanıp tutuşan kanatsız bülbülüm... Bizimkisi dul bir aşkın yaslı hikayesi, Bizde doğurduğu kurbanlık çocukları. Gebe kalmışken ayrılığa aşkımız; Umut doğurdu yarınlara, bitmeyen çabamız. Nereye ayak bastıysak birlikte; Çıkmaz sokaklarda bulurduk kendimizi. Sanki birbirimizi sevmemiz yasak, kalplerimiz tutsakmış gibi; Her öpüşen sevgililerde ölen ikimiz olurduk ! Dul bir aşk işte ! ne kadar yürüyebilir ki ? Sende aşkını boşayıp geldin, ne yazık ki bende. İkinci el aşklara kalmış iken onca hayallerimiz; Sıfır kilometre bir ayrılık kapımızdaydı. Hangi dağ daha büyük ki olmayan şansımızdan ? Hangi deniz daha derin ki, kalbimizdeki yaralardan ? Aslında tutup sürüklemek var peşimde, mutluluğu saçından ! Birde vurmak var, kalleş duygularla ayrılığı sırtından ! Bağlamadık dul sevdam, oysa hiç karaları; İçerken şişe, bardak, gözlerimiz birbirini ! Hep onyedi yaşında kalacak artık; Dul aşkın çocukları... Serhat ERTAŞ ( Şiirden Adam ) |