12
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
2133
Okunma

’’Sessizliği severler yoksul yuvalarda. Biz de severiz sessizliği.
Bağırır ama çocuklar, kadınlar ağlar, bağırır erkekler, iğrenç bir
musiki bu. Hasat etmek isterken utanç veriyoruz yıldızlara
ne kara karışıklık, ne çürümüşlük, ne yıkım!
Çaya atalım bu kundak bezlerini, sokağa bu kadınları,
ekmeğimizi çöplüğe atalım, ateşe kendimizi... Kendimizi ateşe!..’’
(paul eluard)
Ben seni uslanmaz bir ayrılıkta bulmuşum;
hükümlü bir aşkın kederinden yollarda yüzümü unutmuşum...
Sen,
anlamını yitirmiş öykümsün,
parçalanmış düşlerini kanla durulama...
sen acılarımı paylaştığım kadın
kaçtığım yağmurlarda sığındığım saçak
riskli yolculuğum
ve iflah olmaz trajedimsin!..
Sen, ağıt’larım
yontulmamış düş kırıklığım
dönmeyi unutmuş uzaklığım
bu yüzden kalmadı sıcaklığım...
Sen
türkülerim
tutuklu gülüşlerim
Sen
bu maskeli baloda maskesini yitirmiş
sen, bütün suçlarımın itirafçısı
sen, umutlarımın kaçakçısı...
Sen
benim sevme suçum!..
marjinal yalnızlığım-
illegal sevdam
taş duvarlarım
tel örgülerim
Sen
zor günlerimin sancılı yanı/
yarını yaratmanın sevinci en güç koşullarda
Kavgalarımsın, yendiğim ya da yenildiğim!..
ölümle ilk tanışmam,
ilk tutuklanışım
ilk sorgum
ilk duruşmam
ilk hapisliğim
ilk voltam
ilk özlemim, buram buram ve boğulurcasına!..
Sen tutuklu hüznüm,
son sarhoşluğum
son korkum
ve son yanılgımsın!..
-Birdal ERDOĞMUŞ-
5.0
100% (19)