Ah İstanbul Söyletme Beni
İstanbul’u çekiyorum içime sen gibi;
Bir fincan çayın düş’ünde, dolaşıyorum Emirgan sahilini.. Deniz çarşaf gibi serilmiş önümde; düşürmüş şavkını üstüne, gözlerin aşk’a davet gibi.... Ah İstanbul, s/akla beni, Sarıyer sırtlarına yaslanmışım, incecik bir sevdayla.. Say ki sana yaslanmışım. Sıcak toprağın yatağında, bir nehir gibi sana akışım. Ah İstanbul, ç/ağlat/ma beni, Omzuma asılı yokluğunla, yorgun bir telaş içinde, yürüyorum Eminönü kalabalığında... Nefes nefese Gülhane parkında, dayanıyorum NAZIM ’ın ceviz ağacına: ’güleni şöyle dursun ağlayanı bahtiyar’ Sana sesleniyorum, Ey İstanbul!!!! Necip Fazıl’ın ağzıyla, Ayasofya’nın arka sokaklarında... Bir tespihin, otuz üç boncuğu gibi, Yokluğun farzımı kılındı, zamanıma..? Ellerim açılıyor Sultan Ahmet semalarına. Bismillah; seni diliyorum aşikâr, Ah İstanbul, d/ağlama beni, Yeni cami önünde yüreğimi Atıyorum güvercinlere, Sen tüketmeden onlar bitirsin diye.. Neylersin serde gurur var; Yenilmek olmaz sevgiliye. Ah İstanbul, ya/sakla beni, Ruhum, bugün varoşların gibi serseri Hey !!! Küçük kız Akşama, babanın parasını beklediği Mendillerinle sil gözlerimi. Ah İstanbul, söyletme beni, Üsküdar’ı çekiyor, içimdeki sıla hasreti; İnişli yokuşlu yolları memleketim gibi, Bir İstanbul’u sevdim, bir de seni. Ayağım dolaşıyor, Üsküdar sokaklarını Belleğim Edirnekapı’yı Hey koca Sinan; güneşin doğduğu Battığı yere mi, nakşeyledin sevdanı, Yar kesmişken benden selamı Gel de kıskanma, Mihrimah Sultan’ı... Ah İstanbul ,yak/ma beni, İçimde, kadere sitemle Çıkıyorum Çamlıca Tepesi’ne Dilimde çamlıca gazeliyle, ’biz şiiri böyle söyledik ağyar söylesin hem dost söylesin bunu hem yâr söylesin’ Boğaziçi’ni seyrediyorum sen gibi, Dalgın gözlerim süzüyor Feshane’yi... Birden, bir sızı kaplıyor içimi, Benim sevdam da bir tarih kadar eski... Ah İstanbul, yitir/me beni, Günün, kızıl ışıklarının denize vurmuş aşk’ı, Birazdan Ay’ın ,yakamozlarla başlar dansı Başımda bu efkârla, Kumkapı’ya akmalı. Bir çenginin kıvrak dansıyla Hayalini içip içip ağlamalı, Benim için çal kemancı İstemem öyle senden bir parça Çaldığın şarkı kahır gibi olmalı Varıp, o yâr’in taş yüreğine oturmalı. ’ben seni unutmak için sevmedim’ Ah İstanbul, aşk’la bırak/ma beni Şafak sökülürken tan yerinde, şahbaz güvercinlerin kanadında, eser gelirim seher yelleriyle Ey!!! Makamı mahremi haram kılınan Eyüp Sultan aşk’ı ile üstüne yâr sevmedim bir İstanbul’u sevdim, onu da sen diye Ah İstanbul, b/ağla/ma beni Vefa’yı hafife alma sevgili İstanbul; benim için açtı bağrının mavi iliklerini, yattım hasretinle sinesine, gecelerce terk etmedi beni Ah İstanbul, bitir/me beni Yedikule zindanlarında kalmış gibi, can çekişen yüreğimi.. Fatih’in eteklerinin değdiği surlara, as/ma Bizans zırhı kuşanıp da, bana mahşer yaşat/ma Ah be gülüm, anlasana, bir İstanbul’a vurgunum, bir de sana Çöz dillerini sevgili, saltanat fermanı gibi sözlerini , aşk nağmeme yazdır ... İndir küskün şehrimin esaret sancağını, başkalarını örttüğün atlas teninle gönül semalarımı, dalgalandır... Ey sevgili! Sen de gel ki, İstanbul’da görsün dengini Bir İstanbul’u sevdim, bir de seni... Seyran Tankuş |
Vefa’yı hafife alma sevgili
istanbul; benim için açtı
bağrının mavi iliklerini,
yattım hasretinle sinesine,
gecelerce terk etmedi beni