HİÇBİR SU DERİN DEĞİLDİR İNSAN KADAR:
I
Aldım sesimi çıktım hükümlü şarkılardan rüyalarımı yasak uykulardan kuşatmalarda yitirdim kafiyelerimi sesime çığlıklar taşıdım pervasız tetiklerde tanıktır sessizliğime konuşmayı unutan sesim... II hoyrat bir bıçak gibi geçiyordum önceki çağların yenik düşlerinden hep eksilen yerlerinde tenha coğrafyaların dengemi kaybedip kendi içime yuvarlandım... çocuktum, beslenme çantamda yetişkin hüzünlerim yoksulluğun derinleşen uçurumunda, anamın ’nabzı bakışlarında atardı’ göğsünde saklardı babamın yorgun suretini hayat çok ağırdı omuzlarında, bir çok yarayı yüklenmiş olmaktan!.. / bilmem ki acıların gölgesinde şarkılara, şiirlere, kitaplara sığar mı yalnızlığımız!../ III suları boğdum, bu akşamı da çürüttüm anısız kederlerde ben mevsimleri unuttum!.. cebimdeki son paramla Edip Cansever’i tanımak ve esaretin kadrajında özgür olmak suya hapis, suda hür balık gibi yalnızlığımızsa, yalnızlıkta özgür olan... hiçbir su derin değildir insan kadar kurşun geçirmez acılarda, derin ve ıssız koylarda sessizliği ezberlemiş dudaklarım her hikayede kendime rastlıyorum birileri, birilerinin hayatına gömülerek imha edilirken kimse hayatını kendinden gizleyerek yaşayamaz... anlamak için biraz yanmak, şiirin cehenneminde ve sevmek zamanın ibresinde, soluk soluğa ve koşulsuzca... IV uzun uzun baktım kısa sevgilere akşamın uçurumuna düşürdüm düşlerimi yürümeyi büyüttüm, ayrılıkların kesiştiği ısrarlı yollara yaralıyor insanı bu şerefsiz hayat kanıma karışır şiirin zehri şehrin hoyrat gürültüsünde yanlış tarif edilmiş bir adresim, hep aynı yerde aranan bir şüpheliyim, şiirlere yardım ve yataklıktan ve hayat, buruşturulmuş bir sigara paketi kadar anlamsız!.. polis beni ararken sokaklarda, ben senin derdindeyim sessizliği büyütüyorum şimdi, susmayı bilmeyen kalabalıklara onca küfür birikmiş ağzımla söylediğim türküler tanıktır yokluğuna ama ağzımda bir küfür gibi kalacak sensizlik!.. /sen ki sınırdışı edildiğim yanlışımdan sökülen doğrum ve sorularımdan ayrı düşen yanıtım!!/ V sonra gözyaşlarımı çoğalttım kurak aşklara yalnızlığa bağdaş kurmuş bir aşkın anısında hatırlanırım aşk bu, herkesi aynı silahla vurur! aşktı kanardı kimi zaman ve çürür aynı zamanın ivmesinde /çünkü, bedeninde tümör taşıyabilmek ve o tümörü büyütebilmektir aşk.../ VI herkes aynı karanlıktan çalar ışığını, aynı intiharlara uzanarak kimse ’silemez varlığını,’ saklansada hayatın bulanık sularında uçurumlarda tasarlanmış şiirlere dağılır yaralarımız ihanetin bilançosunda, iğdiş yaşamların uçurum ıssızlığında tanımlanamayan aşkların esaretinde kaybedilir özgürlükler ve acıyı ve insanı inkar eder katil zaman... (Birdal ERDOĞMUŞ) |