YadigârŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yadigâr = emanet
Kehlkeşân = Samanyolu Nedâmet= pişmanlık Şakrak= bülbüle benzeyen bir kuş Bad-el harâb-ül Basra =Basra harab olduktan sonra Nedâmet =pişmanlık Ebru= Kâğıt süslemeciliğinde su üzerine, neft yağı ile sulandırılmış yağlı boya damlatılarak yapılan ve kâğıda geçirilen süs. pişekâr-sanatkar şehsuvar= iyi ata binen süvari bergüzâr := hediye dil figâr = gönlü yaralı aşık Bir adın vefâ idi diğer adın yadigâr Mühürlenmiş gibiydin sanki kâl-û belâdan Mütebessim hâlinle ağıt tutma dil figâr Bin fersah ilerdesin Züleyha ve Leyla’dan Saymadım kaç asırdır bu dert bende iftihâr Bir adın vefâ idi diğer adın yadigâr Tarih miydin yoksa sen hayâl ya da efsûn mu Bir ilkbahar sabahı yazarken hatıranı Vefa şelalesinden süzülen bir dil-hûn mu Siyaha döndürüyor yokluğun Kehkeşân’ı Hangi kitabedesin ilk yazılan Orkun mu Tarih miydin yoksa sen hayâl ya da efsûn mu Niye bu başvuruşum kaldırım taşlarına Cinnetine karıştı tak tak ayak sesimin Mehtâba bel bağladım alıştım yaşlarına Bir sahibi yok artık kimsesiz kafesimin Bakarken hayâlinin çatılan kaşlarına Niye bu başvuruşum kaldırım taşlarına Ben çileyi işleyen eli titrek pişekâr Sen gâmlı hazân gibi göz kırpıyorken yaza Ebru sokaklarından çıkıp gelen bergüzâr Alnımdaki çizgiler başladılar vaaza Şimdi siyah saçları esarete aldı kar Ben çileyi işleyen eli titrek pişekâr Nedâmete uğradı sensizliğe son akın Her akşam ip takarken sabaha dek geceye Nefes kadar uzaksın gözlerim kadar yakın Kan kusuyor kalemim dökmek için heceye Sırtımda öksüz hırka elimde taşlı çıkın Nedâmete uğradı sensizliğe son akın Sen böyle değildin ha Taç Mahâl’di bir eşin Gök yüzünde yıldızlar gıpta ederdi sana Buz dağlarından beter şakraktaki ateşin Sessizliğin adı yok zor geliyor izana Biliyorum benden çok bu senin tükenişin Sen böyle değildin ha Taç Mahâl’di bir eşin Yadigârdın oysa sen dünüme ve yarına Kırıldı fay hatlarım yollarım parça parça Ateş yağmuru yağdı hasretinin hârına Bad-el harâb-ül Basra içimdeki o sırça Eyvallahım yok artık bu feleğin ar’ına Yadigârdın oysa sen dünüme ve yarına Bağrımdaki sızılar bin yıldır delik deşik Kulağını kapattın sine intizârına Kim taşır ki gölgemi ve söyle hangi beşik İstiyorsan gül artık bakıp şehsuvârına Makberî’yi sararken sığındığı son eşik Bağrımdaki sızılar bin yıldır delik deşik Makberî – Ahmet Akkoyun……03/05/2011…..23:19…İst Yorum = Mustafa ZORLA |
sağlıcakla kalasın dost