esintiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın insanlar elini eteğini çekerken
işte sessizliği yuttu gece şimdi kendimi dinleyebilirim çığlığımda... Şımarık ve tehlikeli şakalar yapabilen bir ışığın ....henüz tükenmedi ferim boşluğa bırakıyorum sesimi gidip sahibini bulsun nefesim.... bir masal düştü parmak uçlarıma şehrimin gözlerinde deli bir yangın şimdi gece inadına tütün sayıklıyorum yeminlerimi unutup şiir de nikotinsiz olmuyor ki biliyorsunuz işte ben gidemediğim o uzak ülkeyi düşlüyorum yine yağmur toprağa küsmüş gibi gökkuşağı vermiyor düşüme sıkı bir pazarlığa tutuşuyoruz zoraki bir bulut mütemadiyen gülümsüyor umurumda değil mutluyum zaten ben masalımı okuyorum uzak ülkedeki değirmeni de bilmezsiniz siz hatta deredeki balıkları, su yosunlarını da bilmezsiniz öyle azsınız ki, tükenmekte hayal ettikleriniz o uzak ülkeye benim gibi siz de gitmediniz zaten ama ben biliyorum görmesem de biliyorum bir gün ölmek için gideceğim oraya saçma sapan şarkılar dinleyeceğim hatta bilmediğim dilden sorulan sorulara kafamı sallayacağım ama siz başlarınızı çıkaramayacaksınız esaretinizden hiç merak etmeyeceksiniz belki karanlığınızda boğulacaksınız körken ve sağırken duymayacaksınız bir martı kanadına takılıp da yollara -neden- düştüğümü dillendiremeyeceksiniz biliyorum beni hiçbir zaman anlayamayacaksınız! siz hep şikayet eden çoğunluk! azınlığımla karşınıza dikileceğim şükredeceğim yaşadığıma ama öldüğüm vakit müteşekkir bir suret takacağım kır çiçeklerinin mesut ve riyasız rüzgarlarını savuracağım yarınlara su olup akamayacağım belki kuşanamayacağım platonik sevda yanıklarımıda omuzlarıma yüklenemeyeceğim karşılıksız aşklarımı ama biliyor musunuz ben yine de gideceğim sapsarı başakların üzerine atacağım kendimi gözlerimi kamaştıran güneşe dönüp diyeceğim ki ’işte buradayım iliklerime kadar katletsene tenimi, tenimi, ten.. imi…’ sonra gülümseyeceğim gururla, o kadar meydan okur gibi.. fulya/mart2011 |