BİR DAĞIN MOR GÖLGESİ
BİR DAĞIN MOR GÖLGESİ
Çıkıp geldin suskun ve sakin Bir esintide saklı çiğ tenli gül gibi Gar yalnız ve suskundu daha Kıyısı hasret işlemeli bir tren gelir birazdan İlişir akşamın solgun gölgeli yalnızlığına Oysa suda seken bir taştı hayatımız Dibe batacak belki fırlatılıp atılsa Yokluğa konuk zamanların aldatılmışlığında Son bakışın hatırımda kalan Bir dağın mor gölgesiydi gözlerin Bense bir damla gözyaşı Yüzünün uçurumunda yol alan Masamızda yarım kalan çay bardakları Belki ilk habercisiydi bu sevdanın Bütünü kırgın ve eksik, ulaşılmayan Bir kelebek sürüsü çekti gitti sonra Dokunduğum papatya beyazı parmak uçlarından Kanatları yağmur yanığı bir kuş Çırpındı durdu, içimin saklı sevincinde Hatırımda, limon çiçeği kokan o evde Yaslandığım kalbi kırık pencere şahidim Yolcusu olduğum sözcüklerse kederim Son durağım bir mektup oluyordu hep Kaç kez sığmadın kağıtlara bir bilsen Mevsimler kış desenli bir çığlık oldu sonra Yüreğimin yangın damlayan köşesinden Kendime yürüdükçe şimdi Üşüyen sokaklar çıkıyor karşıma Elinde yarısı yırtık mektupla bir adam Ceplerinde çıbanlı gecelerin efkârıyla Damarlarında yokluğunun aktığı nehirlere yürüyen Sesi, soluksuz kalmış bir yalnızlığın boş avuçlarında Rehin kaldı şimdi ve sürgün Kanı gurbete yolcu bir şiirin, güvercin yarasına. Latif KÖYBAŞ |
Tebriklerim ve saygılarımla.