TUT Kİ
Bir minik serçesin,,
Yağmurun ağırlığına dayanamamış kanatların, Pencereme gelmişsin, Açmasam perdemi biter değil mi umutların, Her yağmur damlası açar kalbinde bir yara, Yıkılıp kalırsın, Sarhoşlar gibi bir kenara, Gel gör ki bunlar gerçek değil. Sevgilim! Ben gönül penceremi açtım, Aldım seni içeri. Öfke değil sevgi saçtım, Nedense sevdim seni. Her gün mutluluk bıraktım başucuna. Ne kapandasın ne kafeste. Bugün de senin yarın da. Yağmur yağıyor çatımıza, Ama değil bir felaket, Bereket getiriyor bereket. Şükür kaybolmadık yeryüzünde. Sevenimizde var sevmeyenimizde. Boy boy başak verdi ekinimiz. İsyanımızı fırsata çevirdi yüreğimiz. Hiç bir kederi kapımızdan boş çevirmedik, Hepsine avuç dolusu mutluluk verdik. Kapının arkasında kaldı hasret. Yağmurla silindi kin ve nefret. İşte sultanım sevmek ve sevilmek, Hayata atılan sağlam bir düğümdür. Mutlu isen her günün düğündür. Mutlu olmak böyle bir şey. Sevgi büyüdükçe büyür aramızda, Bizde miras bırakırız çocuklarımıza. Nasihat ederiz’ sahip çıkın ha’ Serçem geldik işte bu yuva bizim. Haydi gir içeri kalma dışarıda. Kapat gözlerini son bir kez, Mutluluğun resmini çizeyim duvarlarıma. Neymiş mutluluk görsün herkes. İşte oldu. Şimdi gerçekten mutluyum... 18.03.2011 Orhan OYANIK ÇAN |