AN-I SAADETAhdimi yerine getiremeyen zavallının biriyim. hadd bilinmeden ahd verilirse ben gibiler türüyor zifiri yüreklerden. Ey beni kınayan gönlüm; Ne kötülük etmişim sana, kızgın iğne ucuyla, bir kuzgun pençesiyle avuçlatmışım seni. Bir nefeslik canımı yol edem dedim de, feryadımın sebebine, Bana lazım değil diyor,"Eksik olsun bir sinek vızıltısı" Haykırmamı fısıltı, yangınımı bir avuç kül görüyor. İçimde bir adam vardı ya hani, Şuanlar da son demini yaşıyor... Bu yolda coşup köpürdü ırmaklar gibi gönlüm, Köpürmemi kuduzluğa yoruyor. Sadakatim; yüz zincirle bağlanmış kendisine, "Sadakat köpekte de var" diyor. Dizimi kırıp oturuyorum, içimi acıtan sillelerinden sonra. Bir hayli kalıyorum, Göğsüm bir acıyor, bir acıyorki sorma, Doksanını aşmış bir delikanlıya benziyorum , titreyen elimi ona uzatırken. demir tozlarını serpiyor gözlerime, küflü, paslı milyonlarca acı herbiri. Gözlerim kabul ediyor ve inci inci dökülüyor tutunamadığı yerden... Aşkın evi oluyor virane gönlüm. Her yerinde çatlaklar var duvarlarının. Her yerinden o sızıyor. Aşkın öğünü de, uykusuda sızılanlar oluyor. yıkım emrini imzalamıyor hiç bir uzuv. bir fincan kahve sunsalar önüme; Gözlerine kıyarım diye dokunamıyor dudaklarım.. Kırk yıllık hatrı, an-ı saadete değişmiyorum. Ne ata kaldı, ne sinsile geride kalan. Bir tek zamana sığamıyorum, vakitler beni sınamaktan geçmiş. Ar ve haya kapısının önünde bağdaş kurup, yar yolunu gözlüyorum Sureti soyamıyorum, Yare doyamıyorum, Ona kanamıyorum vesselam... |