CANIM ANNEM
Her bulunduğu yerde,okunur esemesi,
Nasıl olursa olsun,o Rafet’in annesi. Özledim anacığım, hoş geldin deyişini, Tuz yalayan kuzumsun, diye seslenişini, Tıpkı genç bir kız gibi, bana hizmet ederken, O yanık nefesinle, türkü söyleyişini. Bir memleket türküsüdür hayatın, Nasıl söylerim ki bilemiyorum, Sözleri aklımda cümle satırın, Yalnız makamını diyemiyorum. Yola çıktım garip bakar gözlerim, Akıp giden yolda göremiyorum, Aklımdan çıkmıyor güzel sözlerin, Kaleme yaz emri veremiyorum. Bir güzel şehirdir, garip ERZİNCAN, Gönülden terk edip gidemiyorum, Kırk yıla mal oldu kahveli fincan, Telvenin pasından içemiyorum. SAKALTUTAN denen, o yüksek yerden, Derin bir nefesle, şöyle bir baktım, İliklerim dondu, sevdim yürekten, Ellerimde sular, bir duman yaktım. Bir mekana geldim, YURTBAŞI köyü, MELİKŞERİF diye, anılırmış eskiden, İşte böyle dillendirdim öyküyü, Aldım onu ta getirdim maziden. Özledim anacığım, hoş geldin deyişini, Asker ağam geldi diye sevinişini, Sevdiğim yemekleri, tek tek ikram ederken, Bu gün şenlendi evim, diye seslenişini. Sallanmıştı cümle yerler durmadan, Zelzele yılından iki sonradan, Dediler ki tan yeri ağarmadan, Dünyaya merhaba dedi Asuman. Sekizinde İstanbul’a yollandı, Hem okurdu hem de oyun oynardı, On altıya kadar Fatih semtinde, Sonrasında Yurtbaşında nam saldı. Gencecik filizken kucağında Sunuhi, İki yaşındayken Hakka kavuştu, Bu evlat acısı bağrını yaktı, Gözyaşları yüreğine savuştu. Dikiş dikti, örgü ördü narin elleri, Çocukları birer örnek büyüttü, Cehaletten kurtarırken beyleri, Kısa ömrü bir gayretle yürüttü. Hani bir gün, Lacivert bir kısa pantolon, Dikivermiştin bana, Giymem diye tutturmuştum, Zorla giydirmiştin üstüme, Ve ben bilerek, Suya atlamıştım, Varmıydı delikanlıya kısa pantolon, Evet fırçayı yerim ama, Kısa pantolon giymem, Değil mi anam? Yokluk içinde varlık, Yaşatırken bizlere, Kendini düşünmeden, Hayatı tamamladın, Bu hayırsız evladın, Üzerine titrerken, Peşinden özlem duyup, Doyasıya ağladın. Özledim anacığım, Özledim, özledim, Hem de ne çok özledim. Uyku ondan ıraktır, gece gündüz çalışır, Sigarası yandımı, paket bitmeden sönmez, Çay ile sohbetinde, her nesneyle yarışır, Sözünün erbabıdır, söylediğinden dönmez. Yardımı ne çok sever, o yufka yüreğinde, Bütün çevredekiler, hatırını sayarlar, Marifetler tükenmez, dilinde bileğinde, Ondan öğrendikleri, iyilikler yayarlar. Mutfakta yaparken yemeklerini, Asker ağam türküsünü söylerdi, Elinin değdiği bulaşık suyu, Sanki hünkar kebabına benzerdi. Özledim anacığım, hoş geldin deyişini, Tuz yalayan kuzumsun, diye seslenişini, Tıpkı genç bir kız gibi, bana hizmet ederken, O yanık nefesinle, türkü söyleyişini. Özlemek ne kelime, Damarımda dolaşır, Şu küçücük yüreğim, Bilmem nasıl alışır, Ruhumun üzerinde, Kara bulutlar gibi, Yokluğun terk ederken, Büyük sevdan dolaşır. Hiç dilemedim Tanrıdan, Ama bu gün, Bir kızım olsun istedim, İsmini vermek için, Sonra ona, Gel benim anam diyerek, Canım anam diyerek, Doyasıya sevmek, Kokunu onda duymak, Onda seni yaşamak istedim, İstedim benim anam, Sana benzerdi değil mi? Eminim, Eminim tıpkı sana benzerdi, Ve ya, Ben sana benzetirdim. Daha geçenlerde, Anneler günüydü, Mayısın ikinci pazarı, Toplandık, Herkesin anası hediyesini aldı, Ben sana sadece, Fatiha gönderebildim, Duydun mu anam? Hani paramda vardı cebimde, Olup ta bir işe yarayamayan. Anlatamadım sustum, Anlatamam susarım, Sevgimin büyüklüğünü, Diyemem bilirsin, Gözlerimden düşen, Damlalarla konuşurum, Yüreğimi yakan, Kor ateşle sohbet eder, Hayallerimde, Sana kavuşurum. Dün oğlumun okuluna gittim, Şöyle uzaktan, Senin gözlerinle baktım ona, Sana olan sevgi mi de yükledim, Şu küçücük oğluma, Hani der din ya; ‘’Baba ol ki anlayasın’’ diye, Artık anlıyorum, Hem de çok iyi, Anlıyorum anacığım. Dayanamıyorum, Ara sıra içiyorum, Affet, Ne yapayım, Çabuk bırakıp gittiniz beni, Ablam da çok gelmiyor, İşleri yoğun, Fayans dizmeye başladı, Canı sıkılıyor ne yapsın, Bende; Çoluk çocukla geçiriyorum günleri, Sessizce, Belli etmeden özlediğimi, Mutluyum, Bil de mutlu ol, Rahat ol. Mavi ladin istemiştin başına, Diktim, Diktim ama kurumuş, Üzülme, Yenisini dikerim, Bu dünya denilen mekandan, Bir gün olur, Bende giderim, Ve bir mavi ladin, Ben de isterim. Ben sana her şeyi, Her şeyi yakıştırırdım anam, Her şeyi sende yaşar, Her şeyi sende görürdüm, Sevdamın sonu yoktur, Nereye gittin…! Nereye gittin…! Sana yakıştıramadığım, Tek şey ölümdü, Yoksa beni, Yoksa beni onu seçerek mi terk ettin. Mekanın cennet, ruhun şad olsun, Bulunduğun yerde, alnın ak olsun, Bana öğrettiğin her güzelliğin, Verdiği sevaplar, hep senin olsun, Kulaklarımda hala sözlerin; ‘’Şerefli yaşa, sen benim oğlumsun, Şerefli öl, kullar sana kul olsun.’’ Duyarım anacığım, hoş geldin deyişini, Tuz yalayan kuzumsun, diye seslenişini, Mezarının başında, dualar okuyorken, Gözlerimi silerek, ağlama deyişini. Rafet Haznedar |
Yüreğine sağlık...