Esnaakıtır salyasını yalnızlık! kadının güneşe meftun gülüşüne sahi! şavkının kevser gölgesinden tutunan kimdi Esna… soruların kovuğunda palazlanırken uzatmalı imgeler zılgıtın sancısıyla halvet olur marazlı rüzgârların kıstırılmış ıslıkları evrenin saçlarındaki nem kadar sızısın şimdi hadi Esna! kendini doğur yandığın yerden gönlünün tespihine mıhlanan inleyişler hüzne redif öykünmeler doğurur bak! süngülenmiş düşlerinin saçları dökülüyor kanadığın yerden kana kana sus Esna… ılgıt ılgıt sönen mumlar kirpiklerinin yasak suretinde kırbaçlar gönlünü dur artık! kerahet vaktinin perçeminde gecenin rahmine düşer ebabillerin attığı taşlar genzinde göğü millenmiş sayıklamalar tutar zülfünün epik sahrasından say ki! beyhude ahlar süpürüyor kumdan kalelerini söküldüğün yerden yana yana ıslat toprağını ıslat Esna… sessiz ol yaşam! kadın közüne sorgular savuracak kutsanmış bir öykünün can suyuna göğsünden vurulmuş ceylan olup yağacak yağacak… Mehtap Altan 03.03.2011 |
bir adın Nisa
bir adın Sena
ne söylesen Seni
anlamaz olduk Esna..