(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
keşşaf şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
keşşaf şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
sırtımı daha evvel bir kez olsun toprağa vermediğimdendi tenimdeki bu ürperti.
teneşirde de kimseler bilmedi zaten neden büyümüştü kalbim böyle… ve bilemedi kimseler demirden bir dağı oracıkta gizlediğimi…
artık sırtım pek gök mavi
şunun şurası bir hasret mesafeymiş zaten vuslatına yandığım cennet…
/ mai /
toprak vefanın gizemini taşır sırtında.. kalbin muamması burda gizli.. beğeniyle takip ettiğim bir kalemi güne gelmiş görmek .. güzeldi.. kutlarım şiirle
her canlı ölümü muhakkak tadacaktır.demek tadı böyle kekremsiymiş..ölmeden öldürdünüz bizi...çizdiğiniz resim sahici.ürperdim. günü haketmişsiniz azizem..sevgiyle kalın..
çok önemli bir şeyi keşfetme onurumu merakı mı hazzı mı teneşirde olanın heybesindeki öyle bir şey ki neden söylesinki insanların dokunduğu her şey gibi anlamsızlaşmaması için belki yaradılanın elinin değeceği ürpertisiyle saklanmalı...haklı da... teneşirde olan a gösterilir mekan ki şairenin mekanı bir hasret kadar uzakken nasıl da dayanılır hale sokulmuş kalem dilinden "şunun şurası" demirden dağ yüklenmek hadi saklamak diyelim hani yüzüne vurmasın aydınlığı yada nazar edilip çalınmasın diye saklanılan belki... sırtını toprağa vermeyen verdiğinde nasıl bir kapı yada güven yada aşk yada kişiye göre neyse ne açılır herşeyin yalan yada masal olduğunu mu görür yada nasıl bir ciddilik katarak oyunlarla oyalandığımızı mı ki oyuna ciddi bakana ne anlatılır nasıl anlatılır kendisini kandırdığı ki en büyük oyun aşk mı yada aşk adını verdiğimiz tiyatrolar mı... ne keşfederse insan uyanır uykusundan ah ! yoksa keşif adını verdiği de acılarına sürdüğü merhem mi sırtı pekse ve göğü de mavi görmüşse en büyük kandırmacanın açılma vakti gelmiş olmuyor mu insan için ne zaman gök maviydi içimizdeki ve ne zaman sırtımız pekti aşk ortalıkta dolanırken
yok..yok bir ninni bu belki kutsala adanmış belki kutsalın nazını kırmak için söylenmiş
inanmadım aslında inanamadım çünkü aşkın acıtacağına inanan için ne sırt pek olur ne gök mavi...
-aşk neki bu yazıda kastedilen...O nu da kişiler neyin üzerine aşk yazmışsa onlar/ı söylesin...
Önce biraz ürperten bir şiir çalışması. Az söz oluşu ve elbet sağlam bir tema taşıyor olmasıydı ürperten ve hemen devamında düşündüren. Diyor okur meselâ – o okur ben oluyorum- sayfa düzeni gâyet iyi, yazımında da hata yok gibi ama bakınca sadece “merhaba” uzunluğunda zamanı olan bir durum. Bir kere değil birkaç kere okudum, anlamadığımdan mı hayır! Çünkü benim bildiğim ne kadar sıkı olursa olsun sözlerin entari oldukları mânâ, yine de anlaşılmayacaktır öyle bir bakışta bu kadar önem verilen çalışmada.
Yavaştan inceleyelim ne hissettirdiğine dâir.
“keşşaf”
Bir tünele girerken “hoş geldin” idi başlık. İşte buradan başlıyoruz belki de düşünmeye. Neyin keşfi ve keşif denecek gibi mi ayrıca bunu da son mısrâlardan anlıyoruz:
“bir hasret mesafey-miş zaten vuslatına yandığım “cennet”…”
“-miş”
Öğrenilen geçmiş zaman kipi ve çok şey söylemiş aslında. Burada konusuna bakınca başlık ve yanıtı olan son iki dizedeki bir ek ve kelime yeterli oldu. Ya tema? Burada biraz ikilemde kalmış gibiyim çünkü iki yolu var ve çok ama çok hatta en çok , aslında bu bizi ilgilendirmiyor. Kalem ölüme cennet demiş yahut hasrete cennet demiş yahut yâre olan hasret akabini vuslat cennet olmuş bunlar bizi ilgilendirmiyor . Benim baktığım şey bu derece önemli gelenin neden beni böyle ikilemde bırakıyor olması ama ne olduğu ki şiire yakışan :
“teneşir”
Kelimesinin varlığı ile şiirin kazandığı asıl anlam.
“demirden bir dağı oracıkta gizlediğimi…”
“Demirden bir dağ”
Biraz daha karışalım, şimdi daha güzel oldu ama tek cümle ile sayfadan ayrılacağımı biliyorum sonunda. Sadece kalem neleri düşündürdüğünü ve neleri hissettirdiğini bilmeli diye yazıyorum.
“sırtımı daha evvel bir kez olsun toprağa vermediğimdendi tenimdeki bu ürperti.”
Sonrasında gelen dörtlüye taban hazırlama idi belki de ve bir diğer dikkati çeken vakur duruşu kalemin. İster toprağa daya sırtını ister dağa ya da iki gramlık çula farkı yoktur neye dayandığını bilip dilinde taşıyacak kadar yürekli olduktan sonra. Bu sevdirdi şiiri evvela. Tabii sonraki imgenin açıklaması değildi söylediğim, bu sadece :
“sırtımı daha evvel bir kez olsun toprağa vermediğimdendi”
Bunun içindi ve dahası olabilir miydi böyle nâzenin anlatımın, sanmıyorum.
“teneşirde de kimseler bilmedi zaten neden büyümüştü kalbim böyle… ve bilemedi kimseler demirden bir dağı oracıkta gizlediğimi…”
Şiir için , şiir diyebilmek için aslında bu yeterliydi. Sadece diyesim geldi:
“demirden bir dağı oracıkta gizlediğimi ……………….ölümüne”
Sesi yükseltti gibi ayrıca dediğim gibi bu kadar az söz ile bu kadar açık ve güzel mânâyı barındırması zordur hakikaten kalemlerin ama mâdem olabilmişse bir ses daha neden hayır densin ki daha iyisine…
“artık sırtım pek gök mavi”
Bir zafer ve … Ve… Güzel, hepsi bu… Hadi Havin kaçma..
Peki…
İlk sözünü ettiğim cennet demeye sebeplere ve şimdi anladığımız üzere ölüm ötesine beslenen bir hasret ve gerçekleşecek olan vuslata ermişliğin betimi idi hepsi. Anlatırken çok güzel anlatmış, sanırım sayfalar yetmezdi ve belki de yürek dolusu mutluluğun gözüne bunlar az gelirdi ve o hâlde:
Kalem bir şeyler gizlemiş harflerin sûretlerinde..
Kimse ama kimse bilmediğine tam kâlbi bir inanç ile gidemez ve bilinen en büyük gerçek o sonda tek kalınır dâima o zaman vuslat gitmek olmuş bir nevi…
Bunu şimdi düşündüm ve yine de hoşuma giden şey:
“demirden dağı gizlemek”
Ayrıca
“sırtımı daha evvel bir kez olsun toprağa vermediğimdendi”
“artık sırtım pek
şunun şurası bir hasret mesafeymiş zaten vuslatına yandığım cennet…”
Kalem belki tek şey söylemek istedi ama şiir, okuru çok daha gizlisine girmesi için izin verdi ve yine sonuç ya da olması gereken olan zafer okurun idi…
Yukarıda söylediğimi açmak istemiyorum ya da afedersiniz aşağıdaki cümleyi açmak istemiyorum çünkü her şey hakikaten o idi…
Güne yakışan bir çalışma olduğunu söylemeden geçmek yine büyük ayıp olur adıma, tek bakışla anlaşılacak gibi değil zira … Dinlemek gerek şiiri ve bilmek gerek, şiirin kendine sunduklarından seçmeyi…
-“gök mavi”
almadım bunları o zaman dünyaya dönmek vardı çünkü ve bu bana göre değildi bu şiirde-
Yaklaşımınız, aslında şiiriniz için söylediklerime hissedip düşündüğüme ayna gibi idi. Yorumda sadece üzerinde düşünülmesi ve hissedilmesinin gerekliliğini karışık da olsa göstermeye çalıştım. Faraza gerçekten hissettiğimi anlatmaya kalksaydım sizin yazdığınızın da benim yazdığımın da birkaç katını hayâl etmek yeterli olacaktır buna...
Şimdi çıkmak mecburiyetindeyim fakat ki hele ki İskender PALA diyen bir kalem ile ki anladığını gördüğüm bir kalem ile konuşulacak çok şey var gibi şiirde...
Ve doğru düşündüğümü görmek hiç bu kadar mutlu etmemişti beni.
Vakit .. Vakit diyoruz ya saat bu saat olmuş ve acilen koşulması gereken bir er bekliyor uzaktan gelmiş ve burada, gönül limanında kağıdı kaleme derya eden bir yürek duruyor...
Ne desem, kaç kelime yeter desem, hesabını da mı etsem...
Sevgili Havin; öncelikle benim gibi yorum fukarası bir kaleme değer verip uzun uzun değerlendirme yaptığın için samimiyetle teşekkür etmek istiyorum. Yorum fukarası derken hem seçki alıp, yorum alamayan ; hem de yorum yazamayan bir fukara olduğumu itiraf etmeliyim … Site içinde çok az şiir okuyabiliyorum gerçekten. Okul –aile ve kişisel işlerden fırsat kalmaması en büyük etken elbette. Bunu hazır yeri gelmişken belirtmek isterim. Anlamlı yorumlar yapabilmek için yeterli zaman bulamayış da cabası Bu şekildeki bir uzun yorum bundan bir önceki günün şiiri olan şiirime gelmişti ve gerekli açıklamayı yapmıştım o yorum için de. Şimdi senin yorumuna gelecek olursam; her şiir bir giz taşır elbette.Bunu bertaraf edemem. ben yorumunu yorumlamak yerine kısaca dört bölümden müteşekkil şiirimi kendimce açıklayayım : Şiirin özü ; ölümü vuslat olarak görme… Günlük hayatımızda sırtımızı toprağa verip göğü seyrettiğimiz elbette olmuştur. Ama ölümü düşünerek kendimizi bir an da olsa o halet-i ruhiye ile baş başa bırakarak belki çok nadirdir. En azından ben kendim için bunu söyleyebilirim… belki de ölümle hayatı tartmak adına bunu yapmayı arzulayarak…şayet bunu bir kez yapmış olsa insan, belki ten toprağa değince ürpermeyecek…aslında burada elbette fiziksel bir temas değil ölümü daim hatırlamak gerekliliği ön planda… Teneşir…burada “teneşirde de kimseler bilmedi” derken ayrı yazılan “de” nin mısraya kattığı anlam “aslında başka yerde bilmediler burada da bilmediler” gibi değil ; “üstelik” anlamında kullandım.hayatta iken biz insanların pek çok şeyi anlamada oldukça nakıslığımıza vurgu yaparak.o anda kimse bunu düşünmez, teneşir görevini yapar,yakınlar da.ve kalp elbette büyümüş değildir.ama ölümü bir vuslat sayanlar için kalp dar gelir. Bu sadece bir his. öyle hissediş.ve kimin kalbinde kimler gizlidir de ifşa olmadan göçer gider öte tarafa.demirden bir dağı taşımak, sevdiğini demirden bir dağa benzetmek de çok yürek ister. Demirden bir dağ, yücelik, erişilmezlik ifade ederken, sevdiğinin aşkı ile de eriyebilecek anlamı taşır.ama seven onun erimesini istemez ki. Onu öyle yüce ve ulaşılmaz görmek zaten aşkı artırır. Bunu kimselerin görmemesi de normaldir aslında,çünkü her aşkta bir giz vardır.olması da gereken budur…her aşk şairi gibi ben de giz’leri severim Okumuşsunuzdur, Babil’de Ölüm, İstanbul’da Aşk ‘ı…İskender Pala ile yarı yıl tatilinde Ihlamur Dergisi adına bir ropörtajım olmuştu buna az da olsa değişmişti…Leyla ile Mecnun içinde gizli şifreler, gizler vs. vs… Aslında burada ölümü vuslat sayan bir yürek ölünce yüreği sevgiye öyle bir doyar ki o sevgi sığmaz hale gelir yüreğe, yüreğini büyüdü zanneder, bir de yüreğinde beşer bir sevdası varsa bu büyüklük katmerlenir…şeklinde de ifade bulabilir… Artık sırtım pek, gök mavi ise gerçekten ölmüşümdür... topraktan daha vefalı ne var ki;iyi, kötü, güzel, çirkin,mazlum,zalim demeden herkese kucak açandır.Öldükten sonra göğü ne renk gördüğünüzün önemi nedir ? ancak ölümü vuslat sayan bir kalp göğü zaten gerçekten mavi görür, bedeni toprak üstünde iken ve üstüne topraklar atılırken … Hayatını istenildiği şekilde tamamlayan biri için cennet uzak değildir aslında - ki Allah hepimizi o kullarından eyler inşallah – o zaman hasret hasret diye yanıp yakıldığımız cennet yahut sevgiliye vuslat o kadar uzak değil… - sevgili ister beşer olsun -… herşey insanın elinde… Dilim döndüğünce ifade etmeye çalıştım . Elbette konuşularak daha çok şey ifade bulabilir.her bir kelime daha derin anlamlandırılabilir. ancak, yazarak bu kadar diyebiliyorum. Değerlendirmen için tekrar teşekkür ediyorum,yeni şiirlerde buluşmak ümidiyle; sevgiler Havin…
kutlarım, sevgilerle