Suç çakmağın renginde.usulca ilişirdi masaya . çabucak bitmesin diye, ucundan, ucundan yerdi yemeğini, yavaşça, korkarak, ürkek, tedirgin öyle uçsuz bucaksız hayalleri hiç olmadı haddini bilirdi, ve ne güzel nakışlar dizerdi kışlık patiklere korkar emanet edemezdi çocuklarını lastik terliklere dört mevsim de evinin içindeydi en büyük oğlu sekizinde, ilkbahar bir ufağı altı, ilk baharın son demi bir ufağı, baharın ta kendisi, nasıl güzeldi kocaman gözleriyle sonbahar’sa, dizlerindeydi soğuk bir yel dolaşırdı her daim kış; başından eksilmezdi alnında kötü bir yazı gibi kaim haftanın dört günü temizliğe giderdi dedim ya, korkardı emanet edemezdi hiç kimseye ne baharını, ne de ilk baharını sırtlar götürürdü, kapıyı kilitleyerek kışını, sonbaharını. temizliğe her gidişinde, Bir akşam iş dönüşü sokağa girişinde, alevler karşıladığında adımlarını, ağlayamadı, beceremedi. bağıramadı bile . pıhtılanmış kan gibi yapışmıştı gırtlağına yoksulluk . ölmeliydi o an ölmeliydi. onu bile beceremedi . lâkin onun hiç bir suçu yoktu . hatta hiç kimsenin suçu yoktu ne fakirliğin, ne de çocukların . tek suç çakmağın rengindeydi o gün, bugün dizlerinde sonbahar, başında kışla dolaşır . rüyalarında durmadan patik örermiş küçücük ayakları saracak hey hat, ne ilk bahar bulabildi kendine ne de bahar, ellerini ısıtacak. |
ben sanki annelerimizi okudum .. yanılıyormuyum acaba ?
yüreğinize sağlık..